YAYIN KURALLARI / GUIDELINES FOR PUBLICATION | |
1. | Yayın Kuralları Guidelines for Publication Sayfa 6 Makale Özeti |
YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD | |
2. | Yayın Kurulu Editorial Board Sayfa 7 Makale Özeti |
EDITÖRDEN / EDITORIAL | |
3. | Editörden Editorial Sayfa 8 Makale Özeti |
4. | Üst batın ağrılarında splanknik sinirlerin nörolitik blokajı Splanchnic nerve blockade in abdominal pain G. K. Talu, S. Özyalçın, S. ErdineSayfalar 15 - 18 Mide, pankreas, karaciğer, safra kesesi gibi üst batın organlarının çeşitli patolojilerinden kaynaklananan ağrıların tedavisinde bu organların sempatik innervasyonunu sağlayan splanknik sinirler ve çölyak ganglion sempatik blokajlarının sempatik sinir ve ganglion bloklarının önemli yeri bulunmaktadır. Çalışmamızda çeşitli nedenlere bağlı olarak üst batın ağrısı olan hastalarda fenol ile perkütan uygulanan splanknik sinir nörolizinin etkinliği, yan etkileri ve komplikasyonları irdelenmiştir. Çalışmaya Eylül 1999 - Haziran 2000 tarihleri arasında Algoloji Bilim Dalı’na çeşitli nedenlere bağlı üst batın ağrısı şikayeti olan 34 hasta dahil edilmiştir. Hastaların yazılı onayları alındıktan sonra girişim için hazırlanan hastalara cerrahi koşullar altında, skopi eşliğinde, Boas yaklaşımı ile fenol (% 10) kullanılarak splanknik sinir blokajı uygulanmıştır. Hastaların girişim öncesi ve sonrası VAS değerleri, ilaç gereksinimleri, girişim sonrası yan etki ve komplikasyonlar değerlendirilmiştir. Uygulanan splanknik sinir bloğunun analjezik açıdan etkinliği değerlendirildiğinde girişim sonrası VAS değerlerinde girişim öncesine oranla anlamlı derecede azalma (p=0.01) saptanmıştır. Komplikasyonlar açısından değerlendirildiğinde erken dönemde girişim sırasında hastalarda herhangi bir hemodinamik değişiklik (başlangıç TA değerinde %30 artma veya azalma) saptanmamıştır. Aynı şekilde hastalarda operasyon sonrası herhangi bir komplikasyona rastlanmamıştır. Çeşitli nedenlerden kaynaklanan üst batın ağrılarında splanknik sinir bloğu uygulamalarının etkin ve güvenilir bir yöntem olduğu, özellikle düşkün hastalarda çölyak pleksus blokojına emin bir alternatif yaratacağı kanısına varılmıştır. |
5. | Perianal cerrahide uygulanan genel ve kaudal anestezinin postoperatif ağrı açısından değerlendirilmesi Assessment of postoperative pain after general and caudal anesthesia in perianal surgery A. Ceyhan, Y. Gülhan, B. Baltacı, S. Günal, N. ÜnalSayfalar 19 - 25 Postoperatif dönemde şiddetli ağrıya sebep olan anal fissür ve hemoroid gibi ameliyatlarda uygulanan genel ve kaudal anestezi; etkinlikleri, solunum fonksiyon testlerine etkisi, postoperatif analjezi ve anestezi açısından değerlendirildi. ASA I-II grubu 54 erişkin hasta rastgele 2 gruba ayrıldı. I. gruba standart genel anestezi, II. gruba kaudal blok uygulandı. Tüm olgularda preoperatif dönemde, operasyon bitiminde, postoperatif 1. saatte, ağrı duyduğunda ve analjezik yapıldıktan 1 saat sonra arteryel kan basıncı (TA), nabız (N), periferik oksijen saturasyonu (SpO2), solunum frekansı (SF), tidal volüm (TV), dakika volümü (DV) ve Vizüel Analog Skala (VAS) ile ölçülen postoperatif ağrı değerlendirildi. TA, N, SpO2, SF, TV, DV gruplar arası anlamlı farklılık göstermedi. Genel anestezi grubundaki 27 hastadan 3’ü, kaudal anestezi grubundaki 27 hastadan 22’si postoperatif dönemde ağrı duymadı ve analjezik ihtiyacı olmadı. Kaudal anestezi ile opere olan grupta postoperatif ağrı ve analjezik gereksinimi anlamlı derecede azdı. Hiçbir hastada komplikasyon gelişmedi. Çalışma sonucunda, kaudal anestezi tekniğinin komplikasyonlarının az olması, postoperatif dönem kalitesinin yüksek olması nedeniyle perianal cerrahi uygulanacak vakalarda güvenle tercih edilecek yöntem olduğu kanaatine varıldı. |
6. | Lumbar epidural depth in Turkish children Türk çocuklarında lomber epidural derinlik P. Bozkurt, G. Kaya, Y. Yeker, Ö Demirci, S. Demirci, Y. Tunalı, F. AltıntaşSayfalar 26 - 30 Çocuklarda epidural derinlik, yapıları nedeniyle farklıdır. Bu çalışmada amaç Türk çocuklarında vücut yapısı ve yaşla epidural derinlik arasındaki ilişkiyi bulmaktır. Lomber epidural enjeksiyon yapılan, yaşları 6 gün ile 18 yaş arasında değişen 300 çocuk çalışma kapsamına alındı. Epidural aralığa ulaşılan iğne mesafesi (cm), yaş (yıl), ağırlık (kg), boy (cm) ve vücut yüzey alanı (VYA, m2) kaydedildi. Hastalar yaşlarına göre gruplandı: 0-1 yaş (n=37), 1-5 yaş (n=133), 5-10 yaş (n=75) ve 10-18 yaş (n=55). Regresyon korelasyon analizi yapıldı. L4-5 aralığında epidural derinlik (cm) için formüller ve korelasyon ilişkileri şu şekildedir: - 0.15 (yaş)+1.35, r2=0.63 - 0.004 (boy)+1.7, r2=0.58 - 0.058 (ağırlık)+1.04, r2=0.67 - 2.11 (VYA)+0.59, r2=0.71 En iyi korelasyon epidural derinlik ile VYA arasında idi. 5-10 yaş grubunda korelasyonların iyi olduğu görüldü. |
7. | Diz osteoartritli hastalarda intraartiküler Na-hyaluronat (Orthovisc) enjeksiyonlarının farklı uygulama tekniklerinin ve kısa dönem etkinliğinin karşılaştırılması Intraarticular Na-hyaluronate (Orthovisc) injection in knee osteoarthritis: comparison of different injection techniques and short term efficacy A. Karan, L. Müslümanoğlu, B. Durmuş, A. Ketenci, R. Aydın, S. Akı, C. AksoySayfalar 31 - 35 Bu çalışmada, klasik yöntemle patellofemoral (PF) aralıktan yapılan Na-hyaluronat (HA) enjeksiyonlarının etkisi, manuel tıp yardımı ile değişik diz eklemi kompartmanlarına yapılan HA enjeksiyonlarının etkinliği ile karşılaştırıldı. Bu arada kısa dönemde intraartiküler hyalürinat enjeksiyonlarının etkisi değerlendirildi ve farklı uygulama teknikleri birbiri ile kıyaslandı. Çalışmaya Osteoarthritis Research Society (OARS) önerilerine göre klinik ve radyolojik olarak evre 2 ve 3 diz osteoartrit tanısı konan 100 hasta alındı ve randomize olarak 2 gruba ayrıldı. Çalışma sonunda 16 hasta çalışmadan ayrıldı ve 84 hasta değerlendirilebildi. Birinci gruba birer hafta arayla, üç kez, skopi altında, sadece patellofemoral eklem aralığına, ikinci gruba birer hafta ara ile, önce her iki tibiofemoral kompartman, sonra patellofemoral eklem aralığına olmak üzere, traksiyon yardımıyla her üç kompartmana 2 cc Orthovisc (HA derivesi) enjeksiyonu yapıldı. Hastalar çalışma öncesi ve her üç enjeksiyondan bir hafta sonra enjeksiyon ekibi dışından bir araştırmacı tarafından değerlendirildi. Tedavi öncesinde her iki grup arasında istirahat, yürüme ve ayağa kalkarken değerlendirilen Vizüel Analog Skala (VAS), günlük analjezik kullanımı, sabah tutukluğu süresi (dk), ağrısız yürüyebildikleri mesafe (m) ve süre (dk), aktif ve pasif fleksiyon ve ekstansiyon ölçümü açısından bir fark yoktu (p>0.05). Her iki grupta da tedavi öncesi ile tedavi sonrası arasında, bu parametrelerde iyileşme yönünde anlamlı fark olduğu bulundu (p<0.0001). Tedavi sonuçları açısından kıyaslandığında iki grup arasında fark bulunmadı (p>0.05). Bu sonuçlar, uygulaması daha kolay olan ve daha az travmatize ettiği düşünülen patellofemoral eklem aralığı injeksiyonlarının, diz osteoartriti olan hastaların tedavisinde rahatlıkla tercih edilebileceğini düşündürmektedir. |
8. | Kanser ağrısı nedeniyle başvuran hastaların retrospektif değerlendirilmesi A retrospective evaluation of cancer pain patients H. Özbek, Ş. Atıcı, G. IşıkSayfalar 36 - 42 Bu çalışmada, Ocak 1995 - Aralık 1998 tarihleri arasında, Ç. Ü. T. F. Algoloji Bilim Dalı’na başvuran 663 hasta, karşılaştığımız sorunları, ilaç ve yöntemden kaynaklanan komplikasyonları değerlendirmek amacıyla retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların yaş ve cinsiyetleri, kanserin kaynaklandığı organlar ağrının nedeni, yoğunluğu ve bölgesel dağılımı, başvuru öncesi aldığı antineoplastik ve analjezik tedavi, bilim dalımız tarafından verilen medikal tedavi, uygulama yolu ve takip süresi, tedaviye bağlı saptanan komplikasyonlar tespit edilerek kaydedildi. Hastaların ortama yaşı 50 ± 16 idi. Neoplazmların kaynaklandığı bölgeler en sık gastrointestinal sistem (% 33.6), solunum sistemi (% 19.0) ve genitoüriner sistem (% 18.1) idi. Hastaların % 78.3’ünde metastaz bulunmaktaydı. Bize başvurmadan önce hastaların % 29.4’ü sadece cerrahi girişim, % 9.5’i kemoterapi, % 4.8’i radyoterapi ve % 0.3’ü hormonal tedavi görmüştü. Ağrı lokalizasyonunun en belirgin olduğu bölge abdominal bölge (% 21.1) idi. Hastaların % 24.9’unun üçten fazla bölgede ağrısı vardı. % 92.2 hastada ağrı nedeni tümör invazyonuydu. Hastaların % 93.2’si analjezik tedavinin yanında ko-analjezik ilaçlar da kullanmıştı. Başlıca analjezik uygulama yolu oral yol (% 89.7) idi. Hastaların kontrol sayıları 1-5 arasında (% 84.0) yoğunluk gösteriyordu. Hastalarda ilaçlara bağlı olarak bulantı, kusma, kaşıntı, kabızlık, idrar retansiyonu; uygulamalara bağlı olarak kontaminasyon, dural girişte zorlanma, kataterde tıkanma, başağrısı, porta bağlı allerji, subaraknoido-kuteneal fistül komplikasyon olarak saptandı. Sonuç olarak daha etkin tedavi protokollerinin hazırlanabilmesi ve komplikasyon sıklığını azaltabilmek için uzun izlem süreli, detaylı prospektif çalışmalara gereksinim olduğunu düşünmekteyiz. |
9. | Sezaryen olgularında tek doz tenoksikamın postoperatif epidural analjezi üzerine etkileri Effect of single dose tenoxicam on postoperative epidural analgesia in caeserean section cases S. Gültekin, Ş. ÖzcanSayfalar 43 - 46 Nonsteroid antienflamatuar ajanların preemptif analjezi sağlamak için kullanılabileceği bildirilmiştir. Bu çalışmada, sezaryen olgularında postoperatif analjezi yönetiminde preemptif veya perioperatif dönemde uygulanan tek doz tenoksikamın, epidural analjezi üzerine etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Epidural anestezi ile elektif sezaryen endikasyonu olan 67 olgu randomize olarak üç gruba ayrılarak; Grup P’ye operasyondan 3 saat önce tenoksikam 20 mg intramüsküler (i.m.), Grup T’ye intraoperatif bebek çıkımından hemen sonra tenoksikam 20 mg i.m., Grup K’ya ise yine bebek çıkımından hemen sonra serum fizyolojik 2 ml. i.m. yapıldı. Tüm olgularda postoperatif analjezi epidural meperidin ile sağlandı. Olguların postoperatif ilk 24 saat içinde meperidin tüketimi kaydedildi ve VRS (verbal ağrı skalası) istirahatte epidural meperidin uygulanmasından hemen önce ve 1’er saat sonra değerlendirildi. Gruplar arasında demografik değerler açısından fark yoktu (p>0.05). İlk 24 saat içerisinde tüketilen toplam meperidin miktarı; Grup K’da diğer iki gruptan daha yüksekti (p<0.05). Her üç grupta da epidural meperidin uygulanmasından hemen önce saptanan VRS skorları 1 saat sonraki değerlendirmede anlamlı olarak azalmıştı (p<0.01), bu değerler gruplararası karşılaştırıldığında ise anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). Çalışmamız sonucunda tek doz tenoksikamın sezaryen ameliyatlarından sonra epidural opioid gereksinimini azalttığı fakat preemptif uygulanmasının perioperatif uygulanmasına bir üstünlüğü olmadığı kanısına varılmıştır. |
10. | Bel ağrılarının ayırıcı tanısında meralgia parestetika Meralgia paresthetica in the differential diagnosis of low back pain H. Erbay, A. GökçeSayfalar 47 - 49 Meralgia parestetika çeşitli cerrahi girişimlerin bir komplikasyonu olarak, diyabetik nöropati, bazı neoplaziler ya da geniş ve ağır kemer kullanma gibi nedenlerle lateral femoral kutanöz sinirin basısına bağlı gelişen bir tuzak nöropatisidir. Bazen bel ağrıları şeklinde yakınmalara da yol açtığından bel ağrılarının diğer nedenleri ile ayırıcı tanıya gitmek gerekebilir. Bel ve bacak ağrısı yakınmaları ile gelen ve daha önce lumbalji tanısıyla tedavi gören bir hastada bel ağrısına ve siyataljiye yönelik incelememizde fizik bakı ve radyolojik görüntülemelerde bir patoloji bulunamadı. Belde sıkı, geniş ve üzerinde ağırlık taşınan kemer kullanmaya bağlı gelişen meralgia parestetika düşünüldü. Lateral femoral kutanöz sinir bloğu ile yakınmaları geçen hastanın kemeri kaldırıldı ve istirahate alındı. Birbuçuk ay sonraki kontrolünde yakınmalarının tümüyle ortadan kalktığı gözlendi. Meralgia parestetika çeşitli nedenlerden kaynaklanabileceğinden etiyolojisinin iyi araştırılması, bel ağrılarının ayırıcı tanısında düşünülmesi ve öncelikle konservatif tedavi yöntemlerinin denenmesi gerektiği kanısına varıldı. |
ABSTRACTS | |
11. | Abstracts Sayfa 50 Makale Özeti |
KITAP TANITIMI | |
12. | Kitap tanıtımı Sayfa 53 Makale Özeti |
EDITÖRE MEKTUP | |
13. | Editöre mektup Sayfa 55 Makale Özeti |