ISSN : 1300-0012   E-ISSN 2458-9446 Home      |      Contact      |      TR
 
 
Volume: 36  Issue: 2   Year: 2024
  Ağrı: 28 (4)
Volume: 28  Issue: 4 - 2016
Hide Abstracts | << Back
EXPERIMENTAL AND CLINICAL STUDIES
1.Prevalence of fibromyalgia in Turkish geriatric population and its impact on quality of life
Yeşim Garip, Dilek Öztaş, Tuba Güler
PMID: 28111736  doi: 10.5505/agri.2016.48243  Pages 165 - 170
Amaç: Çalışmamızda, yaşlı erişkinlerde fibromiyalji (FM) varlığını araştırmak ve FM hastalık şiddetinin yaşam kalitesi üzerine etkisini değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza 65– 80 yaş arası 100 hasta dahil edildi. FM varlığı 1990 Amerikan Romatoloji Derneği [American College of Rheumatology (ACR)] kriterleri baz alınarak değerlendirildi. Hastaların ana başvuru tanıları kaydedildi. Bu kriterleri karşılayan 31 hasta FM grubunda, geri kalan 69 hasta ise FM olmayan grupta yer aldı. Hassas nokta sayısı [tender point count (TPC)] ve sık görülen semptomlar kaydedildi. FM hastalık şiddeti, Fibromiyalji Etki Ölçeği [Fibromyalgia Impact Questionnaire (FIQ)] ile değerlendirildi. Yaşam kalitesini değerlendirmede Nottingham Sağlık Profili [Nottingham Health Profile (NHP)] kullanıldı. Ağrı şiddeti Görsel Analog Skala-ağrı (Visual Analog Scale [VAS]-pain) ile ölçüldü.
Bulgular: Çalışmamızda FM oranı %31 olarak bulundu. FM hastaları kontrollerle karşılaştırıldığında NHP’nin ağrı, uyku, sosyal izolasyon ve emosyonel reaksiyon alt gruplarında belirgin olarak daha yüksek skorlama gösterdiler (p<0.05). TPC ve FIQ; cinsiyet farklılığından etkilenmedi, ancak yaş ile azalma gösterdi (p<0.01). FIQ ve TPC; NHP’nin sadece ağrı ve emosyonel reaksiyonlar alt grupları ile korele bulundu (p<0.01). FIQ ve TPC ile NHP’nin fiziksel mobilite, uyku, enerji ve sosyal izolasyon alt grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon yoktu (p>0.05).
Sonuç: FM genç ve orta yaşlı kadınların hastalığı olarak bilinmesine rağmen, çalışmamız prevalansının yaş ile arttığına dikkat çekmektedir. FM, yaşlı popülasyona ağrı, uyku, sosyal ve emosyonal fonksiyonlar açısından kötü yaşam kalitesi ile ilişkilidir.
Objectives: The aim of the present study was to examine the presence of fibromyalgia (FM) in elderly adults and to evaluate the impact of the severity of FM on quality of life.
Methods: A total of 100 patients between 65 and 80 years of age were included. The main admission diagnosis of the patients was recorded. Presence of FM was evaluated based on 1990 American College of Rheumatology (ACR) diagnostic criteria. The FM group was comprised of 31 patients fulfilling these criteria, and the remaining 69 patients composed the non-FM group. Tender point count (TPC) and common symptoms were recorded. FM disease severity was assessed using Fibromyalgia Impact Questionnaire (FIQ). Nottingham Health Profile (NHP) was used to evaluate quality of life. Pain severity was measured using Visual Analog Scale (VAS).
Results: Rate of FM was found to be 31%. FM patients scored significantly higher on pain, sleep, social isolation, and emotional reactions subgroups of NHP when compared to controls (p<0.05). TPC and FIQ were not affected by gender difference (p>0.05), but reduced with increasing age (p<0.01). FIQ and TPC were found to be correlated with only the pain and emotional reactions subgroups of NHP (p<0.01). There was no statistically significant correlation between FIQ and TPC and the physical mobility, sleep, energy, and social isolation subgroups of NHP (p>0.05).
Conclusion: Although FM is known as a disease of young and middle-aged women, our study indicates that its prevalence increases with age. FM is associated with poor quality of life in terms of pain, sleep, social, and emotional functions.

2.Opioid use and the management of cancer patient pain in palliative care clinic
Gülçin Şenel, Gonca Oğuz, Nesteren Koçak, Şerife Karaca, Menşure Kaya, Nihal Kadıoğulları
PMID: 28111729  doi: 10.5505/agri.2016.07830  Pages 171 - 176
Amaç: Ağrı, palyatif bakım kliniklerinde kanser hastalarının yaşam kalitesini belirgin olarak etkileyen önemli semptomlardan biridir. Gelişmekte olan ülkelerde opioidlere ulaşılabilirlikteki güçlükler ve iyi organize edilmiş palyatif bakım merkezlerinin azlığı ağrı tedavisinin yetersiz olmasına neden olmaktadır.Türkiye, kişi başına düşen opioid tüketiminin istatistiksel olarak yetersiz olduğu ülkelerden biridir. 2010 yılında kişi başına düşen opioid miktarı 14.31 mg morfin eşdeğeri olup, opioid analjezik tüketiminin yeterliliği %7 olarak bulunmuştur. Bu çalışmada palyatif bakım kliniğinde yatan hastalarda opioid kullanımı araştırıldı.
Gereç ve Yöntem: 2014 yılında, palyatif bakım kliniğimizde palyatif bakım verilen 418 kanser hastasının verileri retrospektif olarak değerlendirildi.
Bulgular: Hastaların 183’ü (%44) kadın, 235’i (%56) erkek olarak bulundu. Yaşlar 18 ve 93 yıl arasında değişmekteydi (61±15). Hastaların %9’una opioid verilmemişti, %26’sı zayıf opioid, %65’i güçlü opioid kullanmaktaydı. Hasta başına düşen günlük oral morfin eşdeğer dozu 172±58 mg (40–328) olarak bulundu. Opioid kullanımı için endikasyonlar %61 oranında ağrı, %19 oranında dispne ve %20 oranında ise hem dispne hem de ağrıydı.
Sonuç: Ülkemizde opioid çeşitleri kısıtlı olmakla beraber tüm sağlık personelinin ağrı tedavisi ve opioid kullanımı hakkında eğitimi ile daha etkin ve yeterli ağrı tedavisi sağlanabileceği düşünüldü. Rölatif olarak zayıf opioidlerin yüksek kullanım insidansı, ülkemizde hızlı salınımlı opioidlerin eksikliğiyle ilişkili olabilir.
Objectives: Pain is one of the most important symptoms in palliative care, and has a major impact on the quality of life of cancer patients. In developing countries, difficult access to opioids and the lack of well-established palliative care organizations result in undertreatment of pain. Turkey is one of the countries with statistical evidence of inadequate morphine consumption per capita. In 2010, the adequacy of opioid analgesic consumption was only 7%, based on a per capita consumption of 14.31 mg morphine equivalents. The present study analyzed and described patterns of opioid use among cancer patients in the palliative care clinic.
Methods: The data of 418 cancer patients who received palliative care at the palliative care clinic in 2014 were evaluated retrospectively.
Results: Of the total, 183 (44%) of the patients studied were female and 235 (56%) were male. Age ranged from 18 to 93 years (61±15 years). No opioids had been prescribed for 9% of patients, 26% of patients were using weak opioids, and 65% were using strong opioids. Daily oral morphine equivalent dosage per patient was 172±58 mg (range: 40–328 mg). Indications for opioid use were pain (61%), dyspnea (19%), and both dyspnea and pain (20%).
Conclusion: Although there is a limited variety of opioids currently available in this country, it is thought that a more effective and adequate level of pain management can be obtained through education of health practitioners about pain management and opioid use. The relatively high incidence of weak opioid use may be associated with the lack of available rapid release opioids in the country.

3.Evaluating the pain management methods of patients with carpal tunnel syndrome
Zeynep Kızılcık Özkan, Seher Ünver, Ayşe Başar
PMID: 28111730  doi: 10.5505/agri.2016.03525  Pages 177 - 182
Amaç: Bu çalışma karpal tünel sendromu tanısı koyulan hastaların yaşadıkları ağrının şiddetini ölçmek ve ağrı ile baş etmede kullandıkları yöntemlere ilişkin bilgileri saptamak amacıyla planlandı.
Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki bu çalışma bir üniversite hastanesinin nöroloji polikliniğinde karpal tünel sendromu tanısı koyulan hastaların (n=99) katılımı ile Ağustos 2014–Aralık 2015 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Veri toplamada “Hasta tanıtım formu” ‘‘Visual analog skala’’ ve “Ağrı yönetim envanteri” kullanıldı.
Bulgular: Hastaların %64.6’sı ağrı deneyimlemekteydi. Ağrı kontrolünde en çok reçeteli ilaç kullanımı, masaj ve egzersizin kullanıldığı belirlenirken, en yararlı yöntemlerin sırasıyla egzersiz yapmak, masaj yapmak ve reçeteli ağrı kesici ilaç kullanmak olduğu saptandı.
Sonuç: Karpal tünel sendromlu hastaların ağrıyı azaltmada yararlandığı yöntemlerin saptanması ile bu yöntemlerin diğer hastaların kullanımına sunulması ve sağlık bakım uygulayıcılarının farmakolojik olmayan yöntemlerle hastaları desteklemesi önerilmektedir.
Objectives: This study sought to evaluate pain severity and pain management methods of patients with carpal tunnel syndrome.
Methods: This descriptive study was conducted with patients who were diagnosed with carpal tunnel syndrome (n=99) in the neurology clinic of the university hospital between August 2014 and December 2015. Patient data form, visual analog scale (VAS) and a pain management inventory were used to collect data.
Results: Of the total, 64.6% of the patients experienced pain. Patients used prescription medication, massage, and exercise to control pain, and reported that the most useful method was exercise, followed by massage and, finally, prescription medication.
Conclusion: Healthcare professionals may share the findings of relative benefit according to method of pain management and encourage patients to use non-pharmacological methods.

4.Comparison of lornoxicam and low-dose tramadol for management of post-thyroidectomy pain
Ali Yücel, Alper Yazıcı, Togay Müderris, Fatih Gül
PMID: 28111731  doi: 10.5505/agri.2016.94546  Pages 183 - 189
Amaç: Bu çalışmada intravenöz lornoksikam ve tramadolun analjezik ve yan etkilerini karşılaştırdık. Amacımız lornoksikamın tiroidektomi sonrası ağrı kontrolünde opioidlere alternatif olarak kullanılabilirliğini araştırmaktır.
Gereç ve Yöntem: ASA I ve II olan 18–65 yaş arası 50 hasta tiroidektomi sonrası randomize bir şekilde iki gruba ayrıldı. Grup L 8 mg IV lornoksikam ve Grup T 1 mg/kg IV tramadol aldı. Ağrı yoğunluğu 15 ve 30. dakika, 1, 2, 3, 4, 6, 12, 24. saatlerde Sayısal Derecelendirme ve Ramsey Sedasyon Ölçekleri sayesinde değerlendirildi. Hastalar monitörize edilerek elektrokardiyogram, kalp hızı, sistolik/diyastolik kan basıncı ve ortalama kan basıncı, periferal oksijen saturasyonu değerleri takip edildi. Hasta memnuniyet anketi 24. saatte yapıldı.
Bulgular: Her iki ilaç yeterli analjeziyi sağlamakla birlikte sadece birkaç hastada bulantı/kusma gibi yan etkiler gelişti. 15 ve 30. dakika ile 1. saat NRS skorları Grup L de daha düşük iken (p<0.05), 1. saatten sonra bakılan ölçeklendirmelerde iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır. İlk analjezik gerekme zamanı Grup L de daha uzundu. (p<0.001). Hiçbir hastada önemli bir komplikasyon gelişmedi.
Sonuç: Intravenöz lornoksikam, tramadola göre orta-ağır ağrı yönetiminde kullanışlı bir alternative olarak görünmektedir.
Objectives: The present study sought to compare the analgesic efficacy and adverse effects of intravenous (IV) lornoxicam and tramadol to investigate if lornoxicam is a reasonable alternative to a weak opioid for post-thyroidectomy pain.
Methods: Fifty patients of American Society of Anesthesiologists class I or II, 18 to 65 years of age, and who underwent thyroidectomy were assigned to 2 groups in a randomized manner. Group L received 8 mg of lornoxicam IV and Group T received 1 mg/kg of tramadol IV at conclusion of the operation. Pain intensity of patients was recorded at 15 and 30 minutes, and at 1, 2, 3, 4, 6, 12, and 24 hours after the initial dose with Numerical Rating Scale (NRS) and Ramsey Sedation Scale. Electrocardiogram, heart rate, systolic/diastolic and average artery pressure and peripheral oxygen saturations were monitored continuously during this period. Patients completed satisfaction questionnaires at 24th hour.
Results: Both drugs produced acceptable analgesia; however, significantly fewer patients reported 1 or more adverse events with lornoxicam than with tramadol. Most commonly seen in Group T was nausea/vomiting. NRS scores at 15 minutes, 30 minutes, and 1 hour were lower in Group L than in Group T (p<0.05), but there was no significant difference between groups after postoperative first hour. First analgesic requirement time was significantly longer in Group L compared to Group T (p<0.001). No serious complications were seen in either group.
Conclusion: Lornoxicam is a safe and effective analgesic that may be used with fewer complications than low-dose tramadol for treatment of moderate to severe postoperative pain.

CASE REPORTS
5.Awake hand surgery under ultrasound-guided infraclavicular block is possible for cooperative children
Hülya Yanal, Yavuz Gürkan, Alparslan Kuş, Onur Balaban, Mine Solak, Kamil Toker
PMID: 28111732  doi: 10.5505/agri.2015.09327  Pages 190 - 193
Son yıllarda, brakiyal pleksus anestezi teknikleri çocukların üst ekstremite cerrahisinde daha sık kullanılmaktadır. Rejyonal bloklar ile kooperasyon kurulabilen çocuklarda sedasyon eşliğinde cerrahi uygulanabilmektedir. Bu yazıda, ultrason (US) rehberliğinde infraklavikülar blok ile el ve ön kol cerrahisi geçiren uyanık beş olgu sunuldu. Tüm hastalarda cerrahi anestezi sağlandı ve cerrahi sadece brakiyal pleksus anestezisi ile tamamlandı. Sonuç olarak, US rehberliğinde brakiyal pleksus anestezisinin uygun çocuk hastalarda genel anestezi olmaksızın ameliyat için başarılı bir anestezi sağlayabileceğini düşünüyoruz.
In recent years, brachial plexus anesthesia techniques for upper limb surgery have been used more and more commonly on children; however, the patient is typically under deep sedation or general anesthesia. For eligible, cooperative children, surgery can also be performed using regional blocks while the patient is awake. We present 5 cases in which Ultrasound (US)-guided infraclavicular brachial plexus blocks (ICB) were used on children for hand or forearm surgery. Surgical anesthesia was achieved in all patients and surgery was completed uneventfully using brachial plexus anesthesia, without need for deep sedation.

6.Pulsed radiofrequency treatment of piriformis syndrome in a pregnant patient with malignant mesenchymal tumor
Lütfiye Pirbudak, Alper Sevinç, Selim Kervancioğlu, Piraye Kervancioğlu, Deniz Ateş
PMID: 28111733  doi: 10.5505/agri.2015.32657  Pages 194 - 198
Kanser üreme çağındaki kadınlarda daha sık görülür. Bu hastalarda tanı, tedavi yöntemleri ve tanısal tedavinin güvenirliliği çok önemlidir. Bu olguda, malign mezenkimal tümörlü bir gebenin ağrı tedavisinin yönetimi sunuldu. Malign mezenkimal tümör tanısı olan 30 haftalık gebe (23 yaş) sağ arka uyluk ve sağ kalça ağrısı nedeniyle ayaktan tedavi amacıyla başvurdu. Tanısal priformis bloğu uygulaması sonrası ağrıda azalma oldu. Radyofrekans uygulamaları kanserli gebelerde anne-bebek güvenliği olan ve nörodestrüktif olmayan bir yöntem olduğundan tercih edilebilir.
Cancer is frequently seen in women of reproductive age. Diagnosis, management of treatment, and safety of the therapeutic approach are particularly important for these patients. Presently described is pain management in a case of pregnancy with malignant mesenchymal tumor. A 23-year-old woman in 30th gestational week presented with severe pain in right hip and back of the right thigh. Piriformis block successfully decreased pain and was followed by pulsed radiofrequency (PRF) to the piriformis muscle. PRF, as a non-neurodestructive method, is a safe and effective method to treat cancer pain in a pregnant patient.

7.A HaNDL case with papilledema mimicking transient ischemic attack
İpek Güngör Doğan, Arman Çakar, Elif Kocasoy Orhan, Betül Baykan
PMID: 28111734  doi: 10.5505/agri.2015.47123  Pages 199 - 202
Beyin omurilik sıvısı (BOS) lenfositozu ve geçici nörolojik bulguların eşlik ettiği baş ağrısı sendromu (‘The syndrome of transient headache and neurologic deficits with cerebrospinal fluid lymphocytosis: HaNDL’) nadir görülen, iyi seyirli, kendini sınırlayan ve az tanınan bir sendromdur. Zengin nörolojik semptomatolojisi ile morbidite ve mortaliteye yol açan çok sayıda hastalığı taklit edebilen bu sendrom için, klinik şüphe ile yapılan BOS incelemesi tanısal değer taşır. Etiyopatogenezi tam olarak bilinmese de, otoimmünite ön planda düşünülmektedir. Bu yazıda, ilk klinik prezentasyonu geçici iskemik atağı taklit eden, geçici ve tekrarlayıcı nörolojik bulgular gösteren epizodları ve normal BOS basıncına eşlik eden papilödem bulgusu ile bir HaNDL olgusu tartışıldı, sendromun tanımı, klinik tablo ve epidemiyolojisi, etiyopatogenezi, ayırıcı tanısı ve tedavisi literatür eşliğinde gözden geçirildi.
The syndrome of transient headache and neurologic deficits with cerebrospinal fluid lymphocytosis (HaNDL), is a rare, benign, self-limiting syndrome that is not well known. Cerebrospinal fluid examination (CSF) on clinical suspicion has diagnostic value for this syndrome, which has a rich neurological symptomatology that can mimic many diseases causing mortality and morbidity. Although the ethiopathogenesis of this syndrome is not fully known, autoimmunity is thought to be in the foreground. Described in this article is a HaNDL case that on first clinic presentation appeared to be a transient ischemic attack (TIA) with temporary but recurring neurological findings and normal CSF pressure accompanied by papilledema. Clinical features, epidemiology, ethiopathogenesis, differential diagnosis, and treatment of this syndrome are reviewed according to the literature.

LETTER TO THE EDITOR
8.Restless leg syndrome: Does geographic area have any effect on prevalence?
Behzad Einollahi, Aidin Lotfiazar, Mohsen Motalebi
PMID: 28111735  doi: 10.5505/agri.2015.27870  Pages 203 - 204
This is a letter to editor and it does not require an abstract.



   
Copyright © 2024 The Journal of The Turkish Society of Algology, All Rights Reserved.