ISSN: 1300-0012 | E-ISSN: 2458-9446
Cilt : 34 Sayı : 3 Yıl : 2025
Hızlı Arama



CLOCKSS system has permission to ingest, preserve, and serve this Archival Unit

Ağrı Dergisi - Ağrı: 34 (3)
Cilt: 34  Sayı: 3 - 2022
İÇINDEKILER
1. 
Frontmatters
Frontmatters

Sayfalar I - V

DERLEME
2. 
Otonom sinir sistemi ve ağrılı bozukluklar arasındaki etkileşimler
Interactions between the painful disorders and the autonomic nervous system
Doruk Arslan, Işın Ünal Çevik
PMID: 35792695  doi: 10.14744/agri.2021.43078  Sayfalar 155 - 165
Otonom sinir sistemi, iç organların fonksiyonlarını düzenler, kalp atım hızını, kan basıncını, sindirimi, solunumu, pupiller reaktiviteyi, terlemeyi, idrara çıkmayı ve cinsel uyarılmayı da kontrol eder. Otonom sinir sistemi vücuttaki hücrelerin, dokuların ve organların homeostazını sağlamaya ve iç/dış zorlayıcı etmenlerin sebep olduğu hasara karşı koymaya çalışır. Otonom sinir sisteminin üç ana dalı vardır: sempatik sinir sistemi, parasempatik sinir sistemi ve enterik sinir sistemi. Genel olarak, sempatik sinir sistemi ve parasempatik sinir sisteminin birbirine zıt etkileri bulunmaktadır. Ağrı matrisine ait her bölge otonom sinir sistemi ile etkileşim içerisindedir. İnen yolakları ağrıyı düzenler, aminerjik nörotransmitterlerin katkısıyla sistem üzerine regülatör bir etki yaratır. Hipotalamus, amigdala ve periakuaduktal gri cevher bu düzenleyici sistemin ana yapılarıdır. Otonom sinir sisteminin işlev bozukluğu ağrılı hastalarında gözlenebilmektedir. Sempatik sinir sistemi, kronik ağrıyı indükleyebilir, kolaylaştırabilir veya güçlendirebilir. Hasarlı duyu sinirlerinin katekolaminlere karşı artmış hassasiyeti, primer aferent nosiseptörler ve hiperaljezik cilt üzerinde alfa-1 adrenoreseptörlerinin ekspresyonunda artış, Aβ mekanoreseptörleri aracılı merkezi sensitizasyon, dorsal kök ganglionlarında artmış deşarj ve sempatik filizlenme, santral sensitizasyon ve ağrı modülasyonunun disfonksiyonu bu sürece katkı sağlayan mekanizmalar olarak sayılabilir. Bu derlemede otonom sinir sistemi ve ağrının, anatomik, fizyolojik, patolojik yönleri ve otonomik fonksiyonları değerlendirmek için kullanılabilecek laboratuvar testleri tartışılacaktır. Otonom sinir sisteminin migren, trigeminal otonomik sefaljiler, trigeminal nevralji, periferik sinir yaralanmaları, ince lif nöropatisi, miyofasiyal ağrı sendromu, fibromiyalji, inflamatuvar eklem hastalıkları, viseral ağrı, fantom ağrısı, kompleks bölgesel ağrı sendromu ve spinal kord hasarındaki patofizyolojik rolü tartışılacaktır.

DENEYSEL VE KLINIK ÇALIŞMALAR
3. 
Dolu bardak testinin kronik bel ağrılı hastalarda geçerlilik ve güvenilirlik çalışması
Validity and reliability of the full cup test in patients with chronic low back pain
Hatice Ağır, Müyesser Aras, Esra Dilek Keskin, Hafsa Feyza Özer, Gülten Karaca, Ufuk Ergün, Serap Yörübulut
PMID: 35792698  doi: 10.14744/agri.2021.80270  Sayfalar 166 - 173
Amaç: Bu çalışmanın amacı, kronik mekanik bel ağrısı olan hastalarda ağrı düzeylerinin Dolu Bardak Testi ile değerlendirilerek geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasını yapmaktır.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya kronik bel ağrısı olan 18 yaşın üstündeki 100 hasta (70’i kadın, 30’u erkek) dahil edildi. Hastaların demografik bilgileri ile demografik ve klinik verileri kaydedildi. Hastaların ağrı durumu Görsel Analog Skalası ve Dolu Bardak Testi; fonksiyonel durumu Oswestry Özürlülük İndeksi; yaşam kalitesi ise Nottingham Sağlık Profili ile değerlendirildi. Hastalara ilk gün birbirinden bağımsız iki gözlemci (G1 ve G2) tarafından Dolu Bardak Testi uygulandı. Ayrıca hastalar aynı gün G1 tarafından Görsel Analog Skalası, Oswestry Özürlülük İndeksi ve Nottingham Sağlık Profili ile değerlendirildi. İlk uygulamadan üç gün sonra hastalara, G1 tarafından Dolu Bardak Testi tekrar uygulandı.
Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 56,04±12,33 yıl, beden kitle indeksi ortalamaları 27,7±4,3 kg/m² idi. Dolu Bardak Testinin güvenilirlik analiz değerlendirmesinde gözlemci içi uyumu gösteren ICC değeri 0,989, gözlemciler arası uyumu gösteren ICC değeri 0,984 ve Cronbach’s alfa güvenilirlik katsayısı ise α=0,994 olarak bulundu. Ölçek geçerliliği test edildiğinde Dolu Bardak Testinin Görsel Analog Skalası, Oswestry Özürlülük İndeksi ve Nottingham Sağlık Profilinin sosyal izolasyon hariç tüm alt grupları ile arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki tespit edildi (p<0,01).
Sonuç: Dolu Bardak Testinin kronik mekanik bel ağrısı olan hastalarda ağrıyı ve fonksiyon kaybını değerlendirmek için kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olduğu görüldü. Düşük eğitim seviyeli ve ileri yaş hastalarda Dolu Bardak Testinin basit ve kolay bir test olduğunu düşünmekteyiz.

4. 
Lomber omurga cerrahisinde postoperatif ağrı üzerinde ultrason eşliğinde erektör spina plan bloğu etkinliğinin değerlendirilmesi: Bir randomize klinik çalışma
Evaluation of ultrasound guided erector spinae plane block efficacy on post operative pain in lumbar spine surgery: a randomized clinical trial
Masoud Nashibi, Arash Tafrishinejad, Farhad Safari, Sogol Asgari, Parisa Sezari, Kamran Mottaghi
PMID: 35792689  doi: 10.14744/agri.2021.04864  Sayfalar 174 - 179
Amaç: Hastalar lomber omurga cerrahisi sonrası kayda değer düzeyde ağrı çekerler. Bu randomize klinik araştırmanın primer amacı, lomber omurga cerrahisi geçiren hastaların postoperatif 24 saatlik ağrı skoru üzerinde erector spina plan bloğunun (ESPB) etkinliğini araştırmaktır. Kümülatif opioid tüketimi ve intraoperatif kanama da değerlendirilmiştir.
Gereç ve Yöntem: Elektif lomber omurga cerrahisi için yetişkin hasta adayları randomize olarak vaka (ESPB) ve kontrol (ESPB yok) gruplarına ayrıldı. Blok, genel anestezi indüksiyonu sonrası yüzüstü pozisyonda ultrason eşliğinde yapıldı. Her iki grup da aynı anestezi ilacını aldı ve aynı teknik uygulandı. Postoperatif ağrı skoru, kurtarıcı analjezi (meperidin) ihtiyacı olan hasta sayısı, postoperatif ilk 24 saatte toplam kurtarıcı analjezik ihtiyacı miktarı ve intraoperatif kanama kaydedildi. Ağrı skoru değişkenini zaman aralığında karşılaştırmak için tekrarlı ANOVA testi kullanıldı. Tüm istatistiksel testler çift kuyrukluydu ve 0.05’ten küçük P değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Bulgular: Tüm zaman aralıklarında, vaka grubunun ağrı skoru kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşüktü. Vaka grubunda 8 hastada kurtarma analjezik ihtiyacı oldu (%40), bu da kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşüktü (15 hasta (%75)) (p=0.025). Toplam meperidin tüketim miktarı kontrol grubunda 57.50±45.95, vaka grubunda 22.50±32.34 (p=0.01) idi; kontrol grubunda daha yüksek ve istatistiksel olarak anlamlıydı.
Sonuç: Erektör spina plan bloğu lomber omurga cerrahisinde intraoperatif kanamayı etkilemezken, postoperatif ağrı skorunu ve opioid tüketimini azaltır.

5. 
Servikal spinal kord stimülatörü takılmış hastaların retrospektif değerlendirilmesi
Retrospective evaluation of patients with cervical spinal cord stimulator
Dostali Aliyev, Güngör Enver Özgencil
PMID: 35792697  doi: 10.14744/agri.2021.59837  Sayfalar 180 - 186
Amaç: Kronik ağrı, hayat kalitesi ve fonksiyonel kapasiteyi olumsuz etkileyen bir nedendir. Spinal kord stimülatörü başarısız bel cerrahisi, kompleks bölgesel ağrı sendromu, periferik vasküler hastalıklar gibi ağrılı durumlarda uygulanan bir tedavi yöntemidir. Bu çalışmanın amacı, dokuz hastada servikal spinal kord stimülatörü tedavi etkinliğini retrospektif olarak araştırmaktır.
Gereç ve Yöntem: Yapılan medikal (farmakolojik, fizik tedavi vs.), algolojik girişimsel işlemlerden (sinir blokları gibi) fayda görmemiş üst ekstremite lokalizasyonlu kronik ağrısı olan dokuz hasta çalışmaya dahil edildi. Bu hastalara 01 Ocak 2016–01 Ocak 2019 tarihleri arasında ağrı kliniğimizde servikal spinal kord stimülatörü uygulandı. Hastaların işlemden önce ve sonraki ağrı düzeyleri, kullandıkları antiepileptik ve analjezik ilaç dozları analiz edildi.
Bulgular: Ortalama hasta yaşı 51,8±14,6 yıl (29–76) olup, %44,4’ü (n=4) kadın, %55,6’sı (n=5) erkekti. Servikal spinal kord stimülatörü takılma endikasyonları sırasıyla; kompleks bölgesel ağrı sendromu tip 1 (n=5), kompleks bölgesel ağrı sendromu tip 2 (n=2), geçirilmiş boyun cerrahisi (n=1) ve periferik vasküler hastalığa bağlı ağrı sendromu (n=1) idi. İşlemden sonra çalışma hastalarının ağrı düzeylerinde ve kullandıkları ilaç dozlarında istatistiksel olarak azalma olduğu görüldü. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 22.0 istatistik paket programı kullanıldı. Karşılaştırmalar için NPar ve Friedman testleri kullanıldı. Sürekli değişkenler ortalama±standart sapma olarak verildi. p<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Sonuç: Servikal spinal kord stimülatörü, boyun ve üst ekstremite kronik ağrı tedavisinde etkili bir yöntemdir.

6. 
Miyofasiyal ağrıda ultrason eşliğinde yapılan trapezius kası interfasiyal bloku sonuçlarımız
Results of ultrasound-guided interfascial block of the trapezius muscle for myofascial pain
Tülin Arıcı, İdris Şevki Köken
PMID: 35792700  doi: 10.14744/agri.2021.98048  Sayfalar 187 - 192
Amaç: Miyofasiyal ağrı sendromu, kas iskelet sisteminde hiperirritabıl noktalardan kaynaklanan ağrıya neden olan bölgesel bir ağrı sendromudur. Miyofasiyal ağrı sendromu kronik ağrının en sık sebebidir ve trapezius kası en sık etkilenen kaslardan biridir. Bu çalışmada, trapezius kasındaki tetik noktaya bağlı miyofasiyal ağrı sendromu olan hastalara uyguladığımız ultrason eşliğinde trapezius kası interfasiyal blokunun etkinliğinin geriye dönük olarak değerlendirilmesi amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, retrospektif olarak algoloji polikliniğinde Kasım 2019-Ekim 2020 tarihleri arasında miyofasiyal ağrı nedeniyle ultrason eşliğinde trapezius kası interfasiyal bloku uygulanan hastaların dosyaları incelendi. Hastaların işlem öncesi ve işlem sonrası ağrı düzeyleri Numerik Rating Skala ile değerlendirildi. İşlemden sonra ağrıda %50 ve daha fazla oranda azalma olan hastaların işlemden faydalandığı kabul edildi.
Bulgular: Çalışmada, miyofasiyal ağrı nedeniyle ultrason eşliğinde trapezius kası interfasiyal bloku uygulanan 41’i kadın, 13’ü erkek toplam 54 hasta değerlendirildi. Hastaların işlem öncesi ortalama Numerik Rating Skala değerleri 7,16 (5–9) iken, işlemden 10 dakika sonra 3,31 (0–8) ve işlemden bir hafta sonra 3,37 (0–8) idi. İşlemden faydalanan hasta sayısı işlemden 10 dakika sonra 40 (%74,07) idi. İşlem sonrası bir haftaya kadar faydalanan hasta sayısı 38 (%70,37), 1–2 hafta arasında faydalanan hasta sayısı 36 (%66,66), 2 hafta-1 ay arasında faydalanan hasta sayısı 31 (%57,40), 1–3 ay arasında faydalanan hasta sayısı 26 (%48,14) ve 3 aydan daha uzun süre faydalanan hasta sayısı ise 17 (%31,48) olarak bulundu.
Sonuç: Çalışmamızda hastaların çoğunda aylar süren bir ağrı rahatlaması elde ettik. Ultrason eşliğinde yapılan trapezius kası interfasiyal blokunun miyofasiyal ağrı sendromu tedavisinde etkili olabileceği kanaatindeyiz.

7. 
Kronik lateral epikondilitte psikiyatrik bozuklukların ve uyku kalitesinin değerlendirilmesi
Assessment of psychiatric disorders and sleep quality in chronic lateral epicondylitis
Gonca Sağlam, Funda Aküzüm, Dilek Çetinkaya Alişar
PMID: 35792693  doi: 10.14744/agri.2021.24119  Sayfalar 193 - 199
Amaç: Somatizasyon başta olmak üzere psikiyatrik bozukluklar ağrının şiddetini ve kronikliğini etkilemektedir. Bu çalışmada, kronik lateral epikondilitli hastalarda uyku kalitesi ve psikiyatrik bozuklukların varlığının belirlenmesi ve bu komorbiditelerin ağrı düzeylerine etkisinin araştırılması amaçlandı.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya kronik lateral epikondilit tanılı 46 hasta ve 46 sağlıklı kontrol dahil edildi. Ağrı şiddetinin değerlendirilmesi için görsel analog skala kullanıldı. Depresyonun yaygınlığı ve diğer psikolojik faktörler, Beck depresyon envanteri ve Belirti Kontrol Listesi-90-Revize Testi kullanılarak incelendi. Uyku kalitesini değerlendirmek için Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi kullanıldı.
Bulgular: Ortalama Beck depresyon envanteri (p<0,001), Belirti Kontrol Listesi-90-Revize Testinin somatizasyon dahil tüm alt bölümleri (p<0,001) ve ortalama global Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi skorları (p=0,002) kronik lateral epikondilitli hasta grubunda kontrol grubundan anlamlı olarak yüksek bulundu. Hasta grubunda Beck depresyon envanterine göre depresyon varlığı %41,3 idi. Hastaların %60,8’inde somatizasyon vardı, %71,7’sinin uyku kalitesi kötüydü. Depresyon, somatizasyon ve düşük uyku kalitesi olan hastalarda görsel analog skorları anlamlı olarak daha yüksekti ve bu düşük pozitif doğrusal bir ilişkiye işaret ediyordu (sırasıyla; r=0,357, r=0,360, r=0,463 ve tümü p<0,05).
Sonuç: Kronik lateral epikondilitli hastalarda psikiyatrik bozukluklar ve kötü uyku kalitesi sıklıkla görülmektedir. Bu komorbiditeler ağrı düzeylerini olumsuz etkiler ve ağrı kronikliği ile bağlantılı olabilir. Bu nedenle kronik lateral epikondilitte tedavi protokolleri belirlenirken psikiyatrik bozuklukların olası birlikteliği akılda tutulmalı ve gerekirse ek tedavi uygulanmalıdır.

8. 
Türk hekimlerinin fibromiyalji tedavisindeki tutumları; pregabalinofobi ağrı tedavisinin yeni gerçeği mi?
The attitudes of Turkish physicians in the treatment of fibromyalgia; is “Pregabalinophobia” the new reality of pain medicine?
Sertaç Ketenci, Birzat Emre Gölboyu, Ender Salbaş, Bora Uzuner, Bahadır Çiftçi
PMID: 35792696  doi: 10.14744/agri.2021.58235  Sayfalar 200 - 209
Amaç: Bu çalışma, fibromiyalji tedavisi ile ilgilenen hekimlerin tedavi tercihlerini belirlemek ve pregabalin reçetelemek konusundaki tereddütlerini araştırmayı amaçlamaktadır.
Gereç ve Yöntem: Anket çalışmamız 5 Şubat 2021–20 Şubat 2021 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Fiziksel tıp ve rehabilitasyon, algoloji ve romatoloji hekimlerinden oluşan 1569 kişinin bilinen e-posta adreslerine ve telefon numaralarına anket formları gönderildi. Anketlere verilen yanıtlar olası yeniden gönderimler açısından kontrol edildi. Veri havuzu SPSS 22.0 istatistik paket programı ile değerlendirildi. Frekans dağılımları hesaplandı ve n, % olarak sunuldu.
Bulgular: Dört yüz altı fiziksel tıp ve rehabilitasyon, romatoloji ve algoloji uzmanı çalışma formlarını tamamladı. Hekimlerin %59’u fibromiyalji tedavisinde birinci basamak ajan olarak duloksetin tercih ettiklerini belirtti. Pregabalin, hekimlerin fibromi-yalji için ilk tercihinin sadece %6'sıydı. Çalışmaya katılan hekimlerin %35'i fibromiyalji hastalarının fiziksel tıp ve rehabilitasyon bölümlerinde takip edilmesi gerektiğini belirtti. Katılımcıların %44,3’ü fibromiyalji hastalarını, fibromiyalji tedavisi ile ilgilenen ve fibromiyalji hastalarını takip etmek isteyen diğer bölümlere sevk ettiklerini belirtti. Katılımcıların %81'i pregabalinin bağımlılığa neden olduğunu kabul etti. Katılımcıların %36,7'si fibromiyalji hastalarının en az %20'sinin pregabalini kötüye kullanabileceğini belirtti. Hekimlerin %97,8'i mahkumlara pregabalin reçete edilmesi konusunda ön yargılı olduğunu belirtti. Üç hekimden yaklaşık ikisi hastanelerinde pregabalin reçete edilmesi ile ilgili bir şiddet olayına maruz kaldığını belirtti.
Sonuç: Bu veriler “pregabalinofobi”nin kabul edilmesi gerektiğini göstermektedir. Bu durum, yalnızca ilacın güvenilmezliğinden değil, hekimin can güvenliği endişeleriyle de ilişkilidir. Görünüşe göre doktorlarda bu ön yargının oluşmasında geçerli nedenler vardır.

OLGU SUNUMU
9. 
Yüzeyel peroneal sinir tuzak nöropatisi ve pulse radyofrekans nöromodülasyonunun rolü
Superficial peroneal nerve entrapment neuropathy and role of pulsed radiofrequency neuromodulation
Rajendra Kumar Sahoo, Ashok Jadon, Abhijit Nair, Arif Ahmed, Debasis Giri, Rajesh Kar
PMID: 35792699  doi: 10.14744/agri.2021.82856  Sayfalar 210 - 212
Tuzak nöropatisine sekonder periferik nöropati nadir görülen bir durum değildir. Tuzak nöropatisi, travma veya cerrahiyi takiben sık görülen bir durumdur ve önemli bir tanısal zorluk teşkil eder. Tuzak nöropatisi (TN) standart nöropatik ilaçlara yanıt vermeyebilir ve invaziv tedavi gerektirebilir. Pulse radyofrekans (PRF) uygulaması yeni bir modalitedir ve geleneksel radyofrekans ablasyonundan farklı olarak nöral ablasyona neden olmadığı için birçok TN’nde popülerlik kazanmaktadır. Bu yazıda, şiddetli alt lateral bacak ağrısı ile başvuran, yüzeyel peroneal sinir (YPN) TN’nden şüphelenilen ve ultrason eşliğinde tanısal YPN enjeksiyonu ile tanısı doğrulayan genç bir hasta sunulmaktadır. Pulse radyofrekans nöromodülasyonu yapılan hasta, ağrısı uzun süreli rahatladı.

10. 
Psödotümör serebriyi taklit eden brusellozun neden olduğu bilateral papil ödem
Bilateral papilledema caused by brucellosis mimicking pseudotumor cerebri
Tuğçe Mengi, Mehmet Çelebisoy
PMID: 35792692  doi: 10.14744/agri.2020.20053  Sayfalar 213 - 216
Bu yazıda, psödotümör serebri ön tanısıyla hastaneye yatırılan ve izole intrakraniyal hipertansiyon prezentasyonu ile nörobruselloz tanısı alan migrenli bir hastayı sunuyoruz. Yirmi iki yaşında kadın hasta, acil servise baş ağrısı yakınmasıyla başvurdu. Öyküsünde yedi yıldır migren tanısı olduğu belirtildi. Nörolojik muayenesinde bilateral papilödem saptandı. Kraniyal manyetik rezonans görüntüleme normaldi. Beyin omurilik sıvısı incelemesinde mm3 başına 80 lenfosit ile 178 mg/dL protein saptandı. Açılış basıncı 260 mmH2O idi. Brucella standart tüp aglütinasyonu ve Rose Bengal testleri kanda ve beyin omurilik sıvısında pozitifti. Nörobruselloz tanısı koyuldu. Sistemik bulguların silik, nörolojik bulguların izole papilödemi gibi atipik olması durumunda nörobruselloz düşünülmeyebilir ve tanısı gecikebilir. Endemik alanlarda tanı protokolleri içinde Brucella serolojisinin yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Böylece, erken tanı ve uygun tedavi ile nörobruselloz komplikasyonlarının önüne geçilebilir.

11. 
Çoklu kosta kırıklarında ağrı tedavisi için erektör spinae plan kateteri: Künt göğüs travması olan olguların anekdot kayıtları
Erector spinae plane catheter for pain management of multiple rib fractures: Anecdotal records of cases with blunt chest trauma
Hande Gürbüz, Nalan Demir
PMID: 35792694  doi: 10.14744/agri.2020.39327  Sayfalar 217 - 221
Yüksek enerjili göğüs duvarı travmaları sıklıkla yüksek morbidite ve mortalite ile ilişkili olan çoklu kosta kırıklarına yol açar. Çoklu kosta kırığı olan hastalardaki akciğer komplikasyonları, pulmoner kontüzyon alanlarında yetersiz gaz değişimi ve şiddetli ağrı nedeniyle solunum mekaniğinin bozulması sonucu ortaya çıkar. Bu nedenle analjezi, kosta kırıklarının tedavisinde bir anahtar rol oynar. Erektör spina plan bloku yeni tanımlanan bir tekniktir ve posterior kosta kırıklarında acil servislerde de kullanılmaya başlanmıştır. Erektör spina plan blokları, ilgili bölgenin nispeten yüzeysel olması ve majör vasküler yapılardan uzak olması nedeniyle yoğun bakım ünitesinde antikoagülan tedavi alan hastalarda da uygulanabilir. Bu yazıda, erektör spina plan bloklarından anlamlı olarak fayda gören çoklu kosta kırığı olan üç olgunun anekdot kayıtları sunulmuştur. Bu raporda, tek taraflı enjeksiyon sonrasında duysal blokun bilateral yayılımı, erektör spina plan blokunun mekanik ventilatörden ayrılma üzerine etkisi ve erektör spina plan kateteri takıldıktan sonra arteryel kan gazı analizindeki belirgin düzelme vurgulanmaktadır.

EDITÖRE MEKTUP
12. 
Platelet-rich plasma in the management of trigger finger: A case report
Ivan Medina-Porqueres, Pablo Martin-Garcia, Sofia Sanz-De-Diego, Marcelo Reyes-Eldblom
PMID: 35792688  doi: 10.14744/agri.2021.03064  Sayfalar 222 - 224

13. 
Omuz artroplastisi perioperatif analjezisinde opioid kullanılmayan yeni bir kombine blok (ultrasound rehberliğinde subomohyoid supraskapular+posterior aksiller sinir) tekniği
A novel combination technique (ultrasound-guided subomohyoid suprascapular+posterior axillary nerve block) provides opioid-free perioperative analgesia in shoulder arthroplasty
Ali Eman, Onur Balaban, Serbülent Gökhan Beyaz
PMID: 35792690  doi: 10.14744/agri.2021.09471  Sayfalar 225 - 226
Makale Özeti |Tam Metin PDF

14. 
COVID-19 pandemisinin önceden var olan omuz problemlerine etkisi: Telerehabilitasyon fizik tedavi için yararlı bir araç mıdır?
Impact of COVID-19 pandemic on pre-existing shoulder problems: Is telerehabilitation a useful tool for physical therapy?
Sena Tolu, Aylin Rezvani, Nurbanu Hindioğlu, Ahmet Üşen
PMID: 35792691  doi: 10.14744/agri.2021.17363  Sayfalar 227 - 228
Makale Özeti |Tam Metin PDF