ISSN : 1300-0012   E-ISSN 2458-9446 Home      |      Contact      |      TR
 
 
Volume: 36  Issue: 2   Year: 2024
  Ağrı: 12 (1)
Volume: 12  Issue: 1 - 2000
Hide Abstracts | << Back
YAYIN KURALLARI / GUIDELINES FOR PUBLICATION
1.Guidelines for Publication

Page 6
Abstract

YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD
2.Editorial Board

Page 7
Abstract

EDITÖRDEN / EDITORIAL
3.Editorial

Page 8
Abstract

4.
Multidisiplinerite üzerine
S. Erdine
Page 9
Abstract

5.Induction and assessment of experimental pain from human skin
L. Arendt Nielsen, A. Yücel
Pages 10 - 18
Gönüllüler üzerinde yapılan deneysel insan çalışmalarının en önemli amacı normal ve patofizyolojik durumlardaki ağrı mekanizmasında önemli rol oynayan transdüksiyon, transmisyon ve persepsiyon ile ilgili bilgiler edinmektir. Bu edinilmiş olan bilgiler ağrı sendromlarının daha iyi anlaşılması, ağrı oluşmadan korunma ve ağrı kontrolünde klinisyene yardımcı olaracak bilgilerdir. Kutanöz ağrı ile ilgili deneysel çalışmalar derin dokulardan kaynaklanan ağrı konusunda yapılan çalışmalara göre çok daha gelişmiş tekniklere sahiptir. Birbirinden farklı tekrarlayan stimülasyonlara alınan yanıtların değerlendirilmesi şeklinde geliştirilmiş teknikler bulunmaktadır. Tekrarlayan stimülasyonların uygulanması ile ağrı mekanizmasında çok önemli bir role sahip olan santral sumasyon konusunda da önemli mekanizmaların ortaya konabileceği çalışmaları yapmak mümkündür. Kutanöz ağrı ile ilgili çok çeşitli stimulus modaliteleri kullanılmaktadır. Bunlar arasında sıklıkla kullanılanlar, elektriksel (Trans-kutanöz, Intra-kutanöz), termal (Sıcak, Soğuk), mekanik (Pin prick, Basınç, Impakt Stimuluslar) ve kimyasal (Capsaicin, Mustard oil) stimuluslardır. Kutanöz ağrının değerlendirilmesinde çeşitli elektrofizyolojik teknikler ve son yıllarda giderek geliştirilmiş olan görüntüleme teknikleri kullanılmaktadır. Deneysel kutanöz ağrı çalışmaları bazı hastalarda gözlenen sensoryal değişikliklerin mekanizmalarının ortaya konması açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak geliştirilen modellerin klinik ağrılı durumlardan oldukça farklı olduğu da bir gerçektir. Ağrılı sendromların mekanizmalarının daha kolay anlaşılabilmesi için yeni deneysel ağrı modellerinin geliştirilmesi gerekmektedir.
The ultimate goal of advanced human experimental pain research is to obtain a better understanding of mechanisms involved in pain transduction, transmission and perception under normal and pathophysiological conditions. Hopefully, this can provide better characterization, prevention and management of pain. As pain is a multi-dimensional perception it is obvious that the reaction to a single standardized stimulus of a given modality can only represent a very limited fraction of the entire pain experience. Evidently, the experimental possibilities available for studying cutaneous pain are much more advanced than the possibilities available for studying pain from deep tissue. Different techniques are available to induce repeated stimulation of skin and to assess the responses. Repeated stimulations can be used to assess centrall summation, which is a general and important mechanism for the human nervous system. Various stimulus modalities are available for induction of controlled experimental cutaneous pain, such as electrical (Trans-cutaneous, Intra-cutaneous), thermal (Heat, Cold), mechanical (Pin prick, Pressure, Impact stimuli) and chemical (Capsaicin, Mustard oil). The assessment methods for cutaneous pain are based on psychophysical, electrophysiological and imaging techniques. Experimental techniques can be used to study basic mechanisms in healthy volunteers or to characterize sensory dysfunction in patients. The experimental possibilities available for studying cutaneous pain are far from equal. There is a need for more experimental and clinical studies to provide new knowledge for this clinically revelant area.

6.The effectiveness of two different bolus doses of morphine for patient controlled analgesia in children
M. Rahimi, D. Göğüş, G. Kaya, P. Bozkurt, S. Çömlek
Pages 19 - 26
Çalışmamızda hasta kontrollü analjezi yöntemi 5 yaş üzerindeki çocuk hastalarda 2 farklı doz morfin seçilerek uygulandı. Majör cerrahi girişim geçirecek, yaşları 5 ile 15 arasında değişen ve kooperasyon kurulabilen 28 hasta çalışma kapsamına alındı. Hastalara indüksiyondan sonra 0.1 mg/kg morfin i.v. verildi. Postoperatif dönemde, A grubuna dahil hastalardan (n=12) 0-20 kg. ağırlığında olanlara 0.5 mg, 20-30 kg ağırlığındakilere 1 mg, 30-40 kg hastalara 1.5 mg, 40 kg’dan fazla çocuklara 2 mg, Grup B’ye (n=16) (yüksek doz) ise aynı ağırlıkta bulunan çocuklara sırayla 1, 1.5, 2, 2.5 mg bolus morfin dozlarıyla HKA uygulandı. Dört saatlik maksimum doz 400 mcg /kg olarak ayarlandı. Postoperatif dönemde uygulama ile ilgili komplikasyonlar (bulantı, kusma, kaşıntı, idrar retansiyonu v.s.) SpO2, solunum frekansı, KAH ve SAB, sedasyon skorları ve ağrı skorları 24 saatlik süre boyunca kaydedildi. Grup A’da 24 saatlik ortalama ağrı skoru 2.15±0.47, sedasyon skoru 0.79±0.23, B grubunda ağrı skoru 1.67±0.5, sedasyon skoru 0.87±0.3 olarak bulundu. A grubu 24 saatte toplam 19.5±12.2 mg. (29 mcg /kg/saat) morfin kullanırken, grup B’nin toplam 39.5 ± 17.6 mg (50 mcg /kg/saat) morfin kullandığı tespit edildi (p=0,02). Her iki doz bolus morfin uygulaması kardiyorespiratuar komplikasyon yaratmamış, hemodinamide stabilite sağlanmıştır. A grubunda 7, B grubunda 8 vakada kusma ve 3 hastada kaşıntı saptandı. Tüm hastalarda ilk 8 saatte barsak hareketleri başladı. Yüksek doz morfin uyguladığımız grupta daha iyi analjezi ve cerrahi sonrası arzu edilen sedasyon sağlanmıştır. Morfin kullanımının % 75’i yüksek doz grubunda ilk 12 saat içinde olmuş, sonraki saatlerde ilaç kullanım isteği azalmıştır. Düşük doz grubunda ise ilk 12 saatten sonra böyle bir azalma söz konusu olmamıştır. İstek ve kullanım arasında ulaşılan bu ilişki nedeniyle yüksek doz morfinin daha başarılı olduğu sonucuna varılmıştır.
PCA-IV is applied to children older than 5 years with two different doses of morphine and the results are evaluated. Twenty-eight patients ages ranging from 5 to 15 years undergoing major surgical procedures were included in this study. Following standard anaesthesia technique 0.1 mg/kg morphine was given intravenously. In group A (low dose group) patients weighing 0-20 kg. received bolus 0.5 mg, 20-30 kg patients received 1 mg and 30-40 kg patients received 1.5 kg and patients weighing more than 40 kg received 2 mg bolus dose of morphine in the PCA regimen. Group B (high dose) was administered 1 mg, 1.5 mg 2.0 mg and 2.5 mg bolus doses of morphine respectively. Four hour maximum limit doses was set to 400 mcg/kg. Patients were observed for 24 hours for the frequent complications (nausea, vomiting, itching, urinary retention, bowel motility), SpO2, respiratory rate, heart rate, systolic blood pressure, sedation and pain scores were recorded every hour. Faces Pain Scale average for 24 hours was 2.15±0.47 in group A and 1.67±0.5 in group B. The average sedation score was 0.79±0.23 and 0.87±0.3 in group A and B respectively. Group A delivered total of 19.5±12.2 mg (29 mcg/kg/hour) morphine and group B delivered total of 39.5±17.6 mg (50 mcg/kg/hour) morphine. High dose morphine bolus regimen achieved better analgesia and sufficient sedation. Morphine usage in high dose group (group B) was more frequent in the first 12 hours. Frequency of drug delivery and demand did not decrease in group A. The relation between demand and delivery let us to conclude that high dose bolus morphine is more suitable.

7.The effect of ketamine added to local anesthetic agent on the duration of spinal anesthesia
A. C. Şenel, E. N. Duman, H. Ulusoy, N. Erciyes, Z. M. Solak
Pages 27 - 31
Spinal blokta analjezi süresini uzatmak amacıyla orta ve uzun etki süreli iki farklı lokal anestezik ajana ketamin ilave edilerek; blok başlangıcı, blok süresi ve sedasyon üzerine etkileri karşılaştırılarak incelendi. Çalışmaya dahil edilen ASA I-II grubu 100 erişkin hasta 4 grupta incelendi. 1. gruba heavy bupivakain 4 cc (20 mg) + 1 cc SF, 2. gruba heavy bupivakain 4cc (20 mg) + 1 cc (50 mg) ketamin, 3. gruba heavy artikain 2 cc (100 mg) + 1 cc SF ve 4. gruba heavy artikain 2 cc (100 mg) + 1 cc (50 mg) ketamin verildi. Hastaların sensoryal ve motor blok başlama süreleri ile motor ve sensoryal blokların sonlanma süreleri değerlendirildi. Sonuç olarak, lokal anesteziğe ketamin ilavesinin blok başlangıcını hızlandırdığı, analjezi süresini uzattığı ve intraoperatif dönemde sedasyon sağladığı sonucuna vardık.
The goal of this study was to examine the onset and duration of analgesia after adding ketamine to two different local anesthetics in spinal block. ASA I-II group 100 patients were included into our study in 4 groups. Group 1 recieved heavy bupivacaine 4 cc (20 mg) + 1 cc saline, group 2 recieved heavy bupivacaine 4 cc (20 mg) + 1 cc (50 mg) ketamine, group 3 recieved heavy articaine 2 cc (100 mg) + 1 cc saline and group 4 recieved heavy articaine 2 cc (100mg) + 1 cc (50 mg) ketamine. Onset times for sensorial and motor block were recorded. The complete regression times of the motor and sensorial block, sedation scores were also recorded. As a result, addition of ketamine 50 mg to local anesthetics fasten the onset time of spinal block, lenghten the duration of analgesia and provide sedation intraoperatively.

8.Fluvoxamine versus amitriptyline in the treatment of fibromyalgia
E. Erhan, M. Uyar, S. Turan, İ. Yegül, I. Tuğlular, B. Gökçe Doering, T. Köse
Pages 32 - 36
Bu çalışmada fibromyalji hastalarında yeni bir serotonin geri alım inhibitörü olan fluvoksamin ile amitriptilinin çift-kör, çapraz düzende karşılaştırılması amaçlandı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu’nun ve hastaların izni alınarak Algoloji Bilim Dalı polikliniğine başvuran yaşları 20 ile 65 arasında 15 hasta çalışmaya dahil edildi. Psikiyatrik tanı almış, romatolojik veya diğer sistemik hastalığı olanlar çalışmaya dahil edilmedi. Çalışmadan iki hafta önce hastaların kullanmakta olduğu antidepresan, sedatif, hipnotik, trankilizan ve analjezik ilaçlar kesildi. 4 hafta süre ile amitriptilin 25 mg, fluvoksamin 50 mg dozlarda kullanıldı. İlaçların etkinliğinin değerlendirilmesinde çalışmaya kabulde bir kez, sağaltıma başladıktan sonra ikişer haftalık aralar ile ağrı skorları, hassas nokta sayıları ve minor tanı kriterleri değerlendirildi. Dört hafta süreyle random olarak kullanılan ilaçtan sonra, diğer ilaç uyulanmadan önce iki haftalık wash-out süresi bırakıldı. Tanı kriterlerine uygunluk açısından yeniden değerlendirilen hastalara dört hafta süre ile ikinci ilaç uygulandı ve değerlendirmeleri yapıldı. İstatistiksel değerlendirmede varyans analizi ve Wilcoxon testi kullanıldı. Çalışma sonunda her iki ilaç grubunda ağrı skorları, hassas nokta sayıları ve minor tanı kriterlerinde anlamlı düzelme sağlandı. Anksiyete dışında iki ilaç arasında anlamlı fark saptanmadı. Fluvoksamin grubunda anksiyete skorları daha düşük bulundu. Sonuç olarak fibromyalji tedavisinde flufoksaminin amitriptiline etkili bir alternatif olduğu kanısına varıldı.
In this study, fluvoxamine, a relatively new selected serotonin reuptake inhibitor, was compared with amitriptyline in a double-blind, crossover study in 15 hospital outpatients suffering from fibromyalgia syndrome. The study was approved by the Ethics Committee of Ege University Hospital and informed consent was obtained from each patient. Exclusion criteria for the investigation were presence of psychiatric diagnosis, rheumatic disease and other systemic co-existing disease. Flowing a 2 week wash-out period for analgesic and/or adjuvan drugs, patients randomly received 25 mg amitriptyline or 50 mg fluvoxamine for a period of 4-weeks. After a 2-week wash-out period, patients were re-evaluated before receiving the second drug for another 4 weeks. Assesment of efficacy was made on entry and at 2 week intervals for each drug using visual analog scale (VAS) scores, number of tender points, presence and degree of minor criteria symptoms. Analysis of variance and Wilcoxon matched pairs were used for the statistical comparison of the data. At the end of the trial, there was a significant reduction in VAS scores, number of tender points as well as the severity of the minor criteria symptoms. Overall there were no significant differences in terms of efficacy between the two drugs except anxiety. Anxiety scores in fluvoxamine group were significantly lower than the amitriptyline group. It was concluded that fluvoxamine in an effective, well-tolerated alternative to amitriptyline in the treatment of fibromyalgia syndrome.

9.Epidural lysis in the treatment of cervical pain: a retrospective follow up
G. K. Talu, S. Özyalçın, A. Yücel, S. Erdine
Pages 37 - 44
Çalışmamızda çeşitli nedenlerden boyun-omuz-kol ağrısı şikayeti olan ve epidural lizis uygulanımı için uygun olan hastalarda servikal epidural lizis uygulamasının etkinliği ve komplikasyonları retrospektif olarak irdelenmiştir. Araştırmaya yaşları 34-63 arasında 19 erkek, 29 kadın 48 olgu dahil edilmiştir. Hastaların ayrıntılı fizik muayeneleri yapılıp, gerekli nörolojik ve radyolojik tetkikleri değerlendirilmiş; konservatif tedavi yöntemleri uygulanmıştır. Bu tedavi yöntemlerine yanıt vermeyen uygun hastalar işlem için hospitalize edilmişlerdir. Cerrahi koşullarda ve skopi altında 16 G R-K iğnesi ile C7-T1 veya T1-T2 aralığından epidural aralığa girilmiş, Racz kateter epidural aralığa yerleştirilmiş; epidurografik inceleme yapılmıştır. Kateter tespitinden sonra hastalara epidural lizis (deposteroid, hipertonik salin) tedavisi uygulanmıştır. Hastalar 6 ay süre ile poliklinikten veya telefon takibi ile izlenmişlerdir. VAS değerleri her ay kaydedilmiş ve 1., 2., 4. ve 6. ay sonuçları karşılaştırılmıştır. Tedavinin etkinliği 6. ayın sonunda hastaların subjektif değerlendirmeleri ile çok iyi, iyi, orta ve etkisiz olarak 4 noktalı nümerik skala ile değerlendirilmiştir. Hastaların günlük aktiviteye katılımları ve opioid analjezik ilaç kullanımları, 6. ayın sonunda tedavi öncesiyle karşılaştırılmıştır. Hastaların işlem sonrası VAS değerlerinde anlamlı azalma saptanmıştır ve hastaların çoğunda etkili ağrı kontrolü sağlanmış olduğu tespit edilmiştir. Yönteme ait komplitasyon olarak 1 hastada girişim yerinde infeksiyon, 1 hastada dura delinmesi ve 2 hastada işlemi takiben kolda parestezi gözlenmiştir. Sonuç olarak; yöntemin konvansiyonel tedavi uygulamalarından fayda görmeyen hastalar için etkili ve güvenli olduğu kanısına varılmıştır.
In this study the efficacy and complications of epidural lysis (corticosteroid and hypertonic saline administration) were evaluated retrospectively in 48 patients (19 males, 29 females, ages 34-63) suffering from cervical pain due to various reasons. After performing physical examination, radiodiagnostic and elecrophysiologic evaluation; conservative treatment modalities were tried. The patients who did not respond to these treatment modalities were hospitalized for epidural lysis application. The procedures were performed in the operating room, under surgical conditions with fluoroscopic guidance. 16 G R-K needle was inserted either trough the C7-T1 or T1-T2 vertebral interspace, through which a Racz catheter was placed after performing epidurography. Epidural lysis was performed for three consecutive days. The patients were followed up monthly for 6 months. The quality of pain relief (as excellent, good, moderate, poor), and opioid consumptions were evaluated. Phyisical activities, opioid consumptions and VAS values were compared before and after the procedure. Complications were recorded. VAS values were decreased significantly after the procedures. Most of the patients had significant pain relief. On complications basis 1 patient had infection on the insertion site, 1 patient had dural puncture and 2 patients had parestesis on upper extremities. We concluded that cervical epidural lysis is an effective and safe method particularly in the patients who have not had any benefit from the other conventional therapies.

10.The comparison of the effects of bupivacaine+morphine and bupivacaine+clonidine in vertebral surgery
A. Alagöl, M. Evis, D. Memiş, E. Yalnız, Z. Pamukçu
Pages 45 - 49
Bu çalışmada, lomber skolyoz, spondilolistezis ve spondilolizis operasyonu geçiren toplam 40 hastada postoperatif analjezi amacıyla intraoperatif dönemde epidural aralığa kateter yerleştirilmiş ve kateterden uygulanan bupivakain+morfin ile, bupivakain+klonidinin; analjezik etkinlik, hemodinamik ve yan etkiler açısından karşılaştırılması amaçlanmıştır. Hastaların hepsinde premedikasyon, anestezi indüksiyon ve idamesi aynı olup, uyandırma ve nörolojik muayeneden sonra, kateterden I. gruba % 0.125 bupivakain+2 mg morfin; II. gruba % 0.125 bupivakain+1 mcg/kg klonidin, % 0.9 NaCl içinde, 10 ml volümde uygulanmıştır. Başlangıç (0.dak) ve 30. dak ile 1., 2., 6., 12. ve 24. saatlerde ağrı (NRS), hemodinamik ve solunumsal parametreler ile yan etkiler değerlendirilmiştir. Ek analjezik gerekince, kateterden 2 mg morfin uygulanmış ve toplam dozu kaydedilmiştir. İstatistiksel değerlendirmede; NRS ve hemodinamik veriler II. grupta daha düşük, solunumsal veriler farksız bulunmuştur. Analjezi süresi I. grupta daha uzun, yan etkiler de I. grupta daha yüksek bulunmuştur. Sonuçta, her iki kombinasyonun postoperatif analjezi amacıyla epidural yoldan uygulanmasının etkili ve güvenli olduğuna, böylece bupivakain+klonidinin bupivakain+morfine bir alternatif olabileceğine karar verilmiştir.
In this study, for postoperative pain management of 40 patients who were operated for lumbal scoliosis, spondylolystesis and spondylolysis, a catheter was placed into the epidural space,during intraoperative period. By this way bupivacaine+morphine or bupivacaine+clonidine were administered and compared for analgesic, haemodynamic and side effects. In all patients premedication, induction and maintenence of anesthesia were similar. After awakening and neurologic examination, in group I, patients received bupivacaine % 0.125+morphine 2 mg; in group II; bupivacaine % 0.125+1 mcg/kg clonidine; in 10 ml volume of % 0.9 NaCl, via the catheter. Pain (NRS), haemodynamic, respiratory and side effects were noted at: the begining of the postoperative period (0. min.), 30. min. and 1., 2., 6., 12. and 24. hours respectively. 2 mg of morphine was applied from the catheter when needed and total morphine requirements were noted. Data were evaluated statistically; while NRS and haemodynamic results were lower in group II, respiratory values were equal. Analgesia time and side effects were higher in group I. In conclusion, as both combinations were effective and safe in postoperative pain management via an epidural catheter, bupivacaine+clonidine may be an alternative to morphine+bupivacaine

ABSTRACTS
11.Abstracts

Pages 50 - 52
Abstract

KITAP TANITIMI
12.
Kitap tanıtımı

Pages 53 - 55
Abstract

EDITÖRE MEKTUP
13.
Editöre mektup

Page 56
Abstract

ULUSLARARASI TOPLANTI TAKVIMI
14.
Uluslararası toplantı takvimi

Page 57
Abstract



   
Copyright © 2024 The Journal of The Turkish Society of Algology, All Rights Reserved.