ISSN : 1300-0012   E-ISSN 2458-9446 Home      |      Contact      |      TR
 
 
Volume: 36  Issue: 2   Year: 2024
  Ağrı: 0 (0)
Volume: 0  Issue: 0 - 0
Hide Abstracts | << Back
1.Spinal Anaesthesia in Cesarean Sections with Different Combinations of Bupivacaine and Fentanyl
Tülay Özkan Seyhan, Evren Şentürk, Nilüfer Şenbecerir, İlkay Başkan, Ayşen Yavru, Mert Şentürk
Page 0
Spinal anestezide opioidlerin kullanımı anestezi kalitesini artırıp, istenmeyen etkileri azaltırken, postoperatif analjezi açısından da avantaj sunmaktadır. Bu çalışmada sezaryen operasyonlarında subaraknoid % 0.5 hiperbarik bupivakainin (B) tek başına ve 10 veya 20 μg fentanil (F) ile birlikte kullanımının anestezi ve yenidoğan üzerine etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. 45 hasta randomize 3 gruba ayrılarak 1.8 ml volüm oluşturacak şekilde GI’e (n=15) 9 mg B, GII’ye (n=15) 8 mg B+10 μg F, GIII’e (n=15) 7 mg B+20 μg F ile spinal anestezi yapılmıştır. T4 düzeyinde sensoryel blok ve anestezi oluşma süresi, maksimum anestezi düzeyi ve buna erişme süresi, motor blok derecesi, efektif analjezi süresi, toplam intravenöz sıvı ve efedrin gereksinimi, cerrahi sahada gevşeme, yan etkiler, yeni doğanın umblikal arter kan gazı, Apgar ile nörolojik ve adaptif kapasite skorları açısından gruplar karşılaştırılmıştır. Hiperbarik bupivakaine, fentanil ilavesi ile lokal anestetik dozunun kontrol grubuna göre düşürülebildiği, böylece yan etki insidansının azaldığı, postoperatif analjezik gereksiniminin düştüğü ve bu açıdan 7 mg B+ 20 μg F kombinasyonunun daha uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
The use of opioids for spinal anesthesia increases the anesthetic quality, reduces side effects and also has advantages for the postoperative analgesia. The aim of this study was to evaluate the effects of subarachnoid %0.5 hyperbaric bupivacaine (B) alone or combined with 10 or 20 μg fentanyl (F) on the anesthetic properties for cesarean section and newborn. 45 patients were randomized to three groups to receive 1.8 ml anesthetic drug for spinal anesthesia. GI (n=15) received B, GII (n=15) 10 μg F+B, GIII (n=15) 20 μg F+B. The onset of sensory blok at T4 level, maximum anesthetic level and the onset time, the level of the motor block, duration of effective analgesia, use of total IV fluids and ephedrine, relaxation at the operative area, side effects, umblical cord blood gases, Apgar and neurological and adaptive capasity scores of the newborn were compared among the groups. We conclude that compared to control group, the addition of fentanyl to hyperbaric bupivacaine leads to a decrease in local anesthetic doses and so to a decrease in the incidence of side effects and postoperative analgesic consumption. 7 mg B+20 μg F seems to be the preferable combination for that reasons.

2.CANCER PAIN AND ITS INFLUENZE ON QUALITY OF LIFE
Yasemin KUZEYLİ YILDIRIM, Meltem UYAR, Çiçek FADILOĞLU
Page 0
Ağrı kanser hastaları için önemli bir sorundur, tüm kanser hastalarının yarısında ve ileri evre hastaların %90’ından fazlasında görülmektedir. Kanserle ilişkili ağrı; duyusal, affektif, bilişsel ve davranışsal yönleri olan kompleks ve kapsamlı bir kavramdır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kanser ağrısını en önemli evrensel bir problem olarak tanımlamıştır ve ağrı kontrolü bir çok kanser hastasının kapsamlı bakımında kritik bir konudur. Ağrı ve yaşam kalitesi temel özellikleri paylaşan kavramlardır. Ağrı kontrolü sağlıkta yaşam kalitesini (SYK) belirlemede anahtar bir rol oynamaktadır. Devam eden veya dindirilmeyen kanser ağrısı hastanın yaşamının her alanında zararlı ve bozucu etkiye sahiptir. Ağrı, anksiyete ve duygusal sıkıntı oluşturur; iyilik haline zarar verir; fonksiyonel kapasiteyi etkiler ve aile, sosyal ve mesleki rolleri yerine getirme yeteneğini engeller. Böylesi geniş etkileri nedeniyle ağrının, hastanın fiziksel, sosyal ve ruhsal fonksiyonlarını ciddi bir şekilde etkileyerek yaşam kalitesini her yönüyle etkilediği ve azalttığı görülmektedir. Orta veya şiddetli düzeyde ağrısı olan hastaların uyku, günlük yaşam aktiviteleri, çalışma kapasitesi ve sosyal etkileşimlerinin bozulduğu bildirilmektedir.
Pain is an important problem for patients with cancer, occuring in half of all cancer patients and more than 90% of patients with advanced disease. Pain related to cancer is a complex, multidimensional phenomenon composed of sensory, affective, cognitive, and behavioural components. The World Health Organization (WHO) has idendified cancer pain as a major international problem and pain control has become a critical element in the comprehensive care of many cancer patients. Pain and quality of life are phenomena that share several fundamental characteristics. Pain control plays a key role in determining health-related quality of life (HRQOL). Pain, when it is ongoing and uncontrelled, has a detrimental, deteriorative effect on virtually every aspect of a patient’s life. It produces anxiety and emotional distress; undermines well-being; interferes with functional capacity; and hinders the ability to fulfill famil, social, and vocational roles. With such broad-based effects,it is apparent that pain would have the effect of diminishing quality of life. In patients with moderate or severe pain, interference with sleep, daily life activities, enjoyment of life, work ability, and social interactions have been reported.

3.The posterior lumbar dural depth: an ultrasonographic study in children
Yetkin Ozer, Tülay Ozer, Hanife Altunkaya, Ahmet Savranlar
Page 0
Lomber ponksiyon veya epidural aralığın tanınması çocuklarda teknik olarak daha güçtür. Cilt-dura mater mesafesiyle ilgili önceden bilgi sahibi olunması, başarının artışıyla sonuçlanacak bir yarar sağlayabilir. 137 çocukta, L4-5 intervertebral aralıktan, posterior lumbar omurganın anatomisini ultrasonografi ile inceledik. Boy ve kiloları, sağlıklı Türk kız ve erkek çocukları için önerilen yüzdelerin 3-97’si arasında olan, 7 ile 12 yaş arasındaki çocuklar araştırıldı. Cilt-dura mater arasında ölçülen mesafe, kızlarda (2.59±0.44 cm) erkeklere göre (2.43±0.46 cm) anlamlı daha uzun bulundu (p< 0.05). Tek doğrusal regresyon eşitliğine dayanılarak, L4-5 aralıktan posterior dural derinliğin önceden tahmin edilebilmesi sağlandı. Her iki cinsiyette de tüm demografik değişkenler dural derinlikle karşılıklı anlamlı bağıntı gösterdi. Kızlarda en yüksek bağlılık derecesine, cilt-dura mater mesafesi ile ağırlık ve vücut yüzey alanı (VYA) arasında ulaşıldı (‘dural derinlik’ (cm) = 1.094 + [0.048 x ağırlık (kg)], r = 0.79, p<0.01) ve ‘dural derinlik’ (cm) = 0.337 + [2.119 x VYA (m2)], r = 0.76, p<0.01). L4-5 aralıktaki cilt-dura mater mesafesi, 7-12 yaş arasındaki çocuklarda yaş, ağırlık, boy ve VYA ile ilişkili bir istatistiksel model kullanılarak önceden tahmin edilebilir kanısına varıldı.
Lumbar puncture or identification of the epidural space is technically more difficult in children. Prior obtained information regarding the distance from skin to the dura mater may be useful as leading to an increase in success. We studied the anatomy of the posterior lumbar spine at the L4-5 intervertebral space in 137 children, using ultrasonography. Children aged between 7 and 12 years in whom weight and height are in 3-97 percentiles (recommended for healthy Turkish boys and girls) were investigated. The measured distance from skin to dura mater is found significantly higher in girls (2.59±0.44 cm) than boys (2.43±0.46 cm) (p< 0.05). Prediction of the posterior dural depth at L4-5 level was obtained using single linear regression equation. All demographic variables correlated significantly with the dural depth in both sexes. In girls the skin-dura mater distance achieved highest correlation ranks with weight and body surface area (BSA) (‘dural depth’ (cm) = 1.094 + [0.048 x weight (kg)], r = 0.79, p<0.01) and ‘dural depth’ (cm) = 0.337 + [2.119 x BSA (m2)], r = 0.76, p<0.01). We concluded that the distance between the skin and the dura mater at the level of L4-5 interspace could be predicted using a statistical model based on the age, weight, height or BSA of children aged between 7-12 years old.



   
Copyright © 2024 The Journal of The Turkish Society of Algology, All Rights Reserved.