DERLEME | |
1. | Zorlu ve özel koşullarda baş ağrısına yaklaşım: Gebelik ve laktasyon Headache in challenging and special circumstances: Pregnancy and lactation Ezgi Yılmaz, Işın Ünal ÇevikPMID: 30403278 doi: 10.5505/agri.2018.85688 Sayfalar 153 - 164 Gebelik ve doğum sonrası dönemdeki baş ağrıları özel bir önem taşımaktadır. Bu dönemdeki baş ağrısı yönetimi sağlık çalışanları ve hastalar tarafından zorlayıcı olarak bildirilmektedir. Başağrısına doğru yaklaşım hem anne hem de fetal/yenidoğan risklerinin önlenmesi açısından önemlidir. İlk trimesterdeki baş ağrılarının büyük çoğunluğu primer baş ağrıları grubundadır. Gebeliğin son trimesteri ve doğum sonrası dönemlerde, sekonder baş ağrılarının sıklığı ise artmaktadır. Baş ağrısı hastalarında kırmızı bayrak belirti ve bulgularına dikkat edilmelidir. Baş ağrısı hastasının değerlendirilmesinde detaylı anamnez alınması; doğru ve eksiksiz olarak fizik ve nörolojik muayene yapılması yanında gerekirse ileri tetiklerin yapılması da önemlidir. Bu derlemede gebelik ve laktasyon dönemindeki baş ağrılarına yaklaşım ve en iyi medikal uygulama stratejileri gözden geçirilmektedir. |
DENEYSEL VE KLINIK ÇALIŞMALAR | |
2. | Tip 2 diyabetli hastalarda yaşam tarzı müdahalelerinin diyabetik periferik nöropati şiddeti üzerine etkisi, randomize klinik çalışmanın sonucu Effect of lifestyle interventions on diabetic peripheral neuropathy in patients with type 2 diabetes, result of a randomized clinical trial Haleh Ghavami, Moloud Radfar, Soraya Soheily, Shams Aldin Shamsi, Hamid Reza KhalkhaliPMID: 30403270 doi: 10.5505/agri.2018.45477 Sayfalar 165 - 170 Amaç: Diyabetik periferik nöropati (DPN) diyabetin en sık karşılaştığı ve sıkıntılı bir komplikasyondur ve büyük bir morbiditeye yol açar ve diyabet bakımı için büyük bir ekonomik yük oluşturur. Nöropati diyabetli kişilerin yarısından fazlasında gelişir. Ayrıca, ağrı, duyusal kayıp, yürüme instabilitesi, düşme ile ilişkili yaralanma, ayak ülseri ve amputasyon nedeniyle, DPN yaşam kalitesinin azalmasının temel nedenidir. Bu çalışmanın amacı, ayakta tedavi edilen diyabet tip 2 hastalarda; yaşam tarzı müdahalelerinin diyabetik nöropati şiddeti üzerine etkilerini değerlendirmekti. Gereç ve Yöntem: Bu klinik çalışma, DPN’si olan ve rastgele yöntemi ile; müdahale ya da kontrol grubuna ayrılanan, 74 hasta üzerinde gerçekleştirildi.Kan şekerini düşürmek, fiziksel aktiviteyi arttırmak, kilo kaybını teşvik etmek, ihtiyatlı beslenme ve ayak bakımı için stratejileri vurgulayan yaşam tarzı üzerine dört eğitim oturumu ile başlanan yaşam tarzı müdahaleleri müdahale grubunda uygulanmaya başladı. Her eğitim seansi 1.5 saat sürdü. Daha sonra hastalar 12 hafta boyunca takip edildiler ve bu dönemde yaşam tarzı müdahaleleri konusunda danışmanlık aldılar. Her iki grupta da DPN`nin şiddeti, çalışmanın başlangıcında, ve 12 haftalık danışmanlık sonunda modifiye Toronto Clinical Neuropathy Score (mTCNS) kullanılarak ölçüldü. Bulgular: Çalışma gruplarının DNP şiddeti, yaşam tarzı müdahaleleri öncesi ve sonrası, ortalamaları arasındaki farklılıkların karşılaştırıldığında anlamlı bir fark bulundu (p<0.001).Yaşam tarzı müdahaleleri uygulandıktan sonar kontrol grubunun DNP şiddeti herhangi bir değişiklik göstermemiştir ya da bazı katılımcılarda DNP şiddeti artmıştır, ancak yaşam tarzı müdahaleleri uygulandıktan sonra müdahale grubunda DNP azalmıştır. Sonuç: Yaşam tarzı müdahaleleri, DPN şiddetinin azaltılmasında ve sonuç olarak nöropatik ağrının azaltılmasında katkıda bulunabilir. |
3. | Ultrason eşliğinde uygulanan büyük aurikuler sinir bloğu ve yüzeyel servikal pleksus blokajının timpanomastoid cerrahisi sonrası analjezik etkinliklerinin karşılaştırılması: Prospektif, randomize, tek kör çalışma Ultrasound guided superficial cervical plexus block versus greater auricular nerve block for postoperative tympanomastoid surgery pain: A prospective, randomized, single blind study Korgün Ökmen, Burcu Metin ÖkmenPMID: 30403271 doi: 10.5505/agri.2018.60251 Sayfalar 171 - 178 Amaç: Bu çalışmanın amacı, postoperatif timpanomastoid cerrahisi analjezisi için ultrasonografi (US) eşliğinde yüzeyel servikal pleksus (YSP) blok ile büyük auriküler sinir (BAS) bloğunun etkinliklerini karşılaştırmaktı. Gereç ve Yöntem: Prospektif, randomize, tek kör çalışmada, Amerikan Anestezistler Derneği (ASA) I-II sınıfında olan ve timpanomastoid cerrahisi yapılan, 25-70 yaş arasındaki toplam 50 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar Grup Y (n=25): intravenöz hasta kontrollü analjezik tramadol (IV PCA) + YSP bloğu ve Grup G (n=25): IV PCA + BAS bloğu olacak şekilde randomize edildi. Ameliyat sonrası ağrı 2., 6., 12. ve 24. saatlerde Vizüel Analog Skala (VAS) ile ve postoperatif 6., 12. ve 24. saat izlem sonuçları, tramadol kullanımının miktarını belirlemek için değerlendirildi. Bulgular: Bütün ölçüm zamanlarındaki VAS skorlarında gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı bulundu (p>0.05). Tüm ölçüm zamanlarındaki PCA tramadol tüketim miktarları, Grup Y’de Grup G’ye göre anlamlı olarak daha düşüktü (p<0.05). Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları, timpanomastoid cerrahiden sonra ağrı kontrolü için YSP ve BAS bloklarının kullanılabileceğini göstermiştir. Daha düşük tramadol kullanılan YSP blokajının tek dezavantajının, oluşabilecek komplikasyonların BAS uygulamasında oluşabileceklerden daha ciddi olacağına inanıyoruz. |
4. | Gasser ganglion blokajında pulse radyofrekans ile termokoagülasyon radyofrekansın kombine edilmesi Radiofrequency thermocoagulation combined with pulsed radiofrequency for gasserian ganglion blockage Tülin Arıcı, Mustafa Kurcaloglu, Ertuğrul Kilic, Elvan ErhanPMID: 30403272 doi: 10.5505/agri.2018.88261 Sayfalar 179 - 182 Amaç: Trigeminal nevralji (TN), gasserian ganglionun radyofrekans termokoagülasyonu (RFT) ile etkin bir şekilde tedavi edilmiştir. Son zamanlarda, pulse radyofrekans (PRF) trigeminal nevraljisi olan hastalar için alternatif bir tedavi haline gelmektedir. RFT ile PRF kombinasyonunun postoperatif komplikasyonları azaltıp azaltmadığı ve uzun süreli ağrıların giderilip giderilmediği belirsizdir. Gereç ve Yöntem: Gasser ganglionun kombine RFT ve PRF’si uygulanan idiopatik TN’lı 12 hasta değerlendirildi. PRF (42 °C, 45 V, 20 ms, 120 saniye) uygulandı ve daha sonra, Gasser gangliona RFT (65 °C, 90 saniye) yapıldı. Postoperatif ağrı rahatlaması ve komplikasyonları tedaviden 1, 6, 12 ve 24 ay sonra değerlendirildi. Ağrı için VAS 3 ve üzeri dikkate alındı. Bulgular: 10 hastada (%83.3) tedaviden 1 ay sonra ağrıda belirgin azalma varken, 6. ayda 8 hasta (%66.6), 12. ayda 5 hasta (%41.6) ve 24. ayda 2 hasta (%16.6) ağrısızdı. Hastaların 2’sinde ağrı rahatlaması yoktu (NRS ≥3) ve 24. ayda 2 hasta hala ağrısızdı. Ağrı rahatlama süresi ortalama 14 aydı. Bir hastada yaklaşık bir yıldır dilde uyuşma vardı, diğer hastalarda ise ciddi komplikasyonlar bildirilmedi. Sonuç: PRF ile RFT kombinasyonu, trigeminal nevraljinin postoperatif komplikasyonlarını ortadan kaldırabilir. RFT ve PRF tedavisini kombine etmenin yan etkilerin azaltılmasına hizmet edebileceğini ancak ağrıyı azaltmadığını belirtmek isteriz. |
5. | Rektus kılıf bloğu yönteminin etkinliğinin araştırılması Research on the efficacy of the rectus sheath block method Esma Karaarslan, Ahmet Topal, Onur Avcı, Sema Tuncer UzunPMID: 30403273 doi: 10.5505/agri.2018.86619 Sayfalar 183 - 188 Amaç: Çalışmamızda ultrasonografi eşliğinde yapılan rektus kılıf bloğu (RKB) yönteminin etkinliğini retrospektif olarak araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Abdominal patoloji nedeniyle ameliyat olmuş 235 hasta dosyasını taradık. Kriterleri karşılayan hastalar intraoperatif RKB yapılması yönünden değerlendirildi ve RKB yapılan ve yapılmayan olarak iki farklı grup oluşturuldu. Belirlenen bu iki grup hastada postoperatif ağrı takip formuna kaydedilmiş olan vizuel analog skala (VAS) değeri ve hasta kontrollü analjezi (HKA) cihazından kaydedilmiş olan analjezik sunumu (DEL) ve analjezik isteği (DEM) değerleri karşılaştırıldı. Ayrıca hastanın ifade etmiş olduğu bulantı, kusma ve kabızlık şikayetleri değerlendirildi. Bulgular: Postoperatif VAS değerleri (postoperatif 1, 12, 24. saat p<0.001), DEM değerleri (postoperatif 1, 12 ve 24. saat p<0.001) ve tüketilen toplam morfin miktarları (postoperatif 1, 12 ve 24. saat p<0.001) RKB yapılmış hastalarda daha düşüktü. Ayrıca, RKB yapılmış hastalarda postoperatif bulantı (p=0.014) ve postoperatif kusma daha az idi (p=0.007). Cerrahi sonrası ilk 24 saatte RKB uygulanmış 8 hastada, RKB uygulanmamış 30 hastada kabızlık görüldü (p=0.00). Sonuç: Ultrasonografi eşliğinde yapılan RKB orta hat kesisi ile gerçekleştirilen batın ameliyatlarında postoperatif ağrı kontrolünde etkili bir yöntemdir. |
6. | Migren hastalarında bipolar yelpaze bozukluklarının yaygınlığı Prevalence of bipolar spectrum disorders in migraine patients Barış Önen Ünsalver, Alper Evrensel, Mehmet Kerem DoksatPMID: 30403274 doi: 10.5505/agri.2018.02439 Sayfalar 189 - 198 Amaç: Migren ve duygudurum bozuklukları arasındaki komorbidite uzun zamandan beri bilinmektedir. Çoğu çalışma migren ve major depresyon arasındaki bağlantıya odaklanırken, sınırlı sayıdaki çalışma migren ve bipolar spektrum bozuklukları arasındaki özgül ilişkiye dikkat çekmiştir. Bu çalışmada, özelleşmiş bir baş ağrısı polikliniğine başvuran migren hastaları arasında bipolar bozukluk yaygınlığını araştırmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Örneklem, bir tıp fakültesi baş ağrısı polikliniğine başvuran 78 ardışık migrenli hastadan oluşturulmuştur. Migren tanısı için Uluslararası Baş Ağrısı Derneği kriterleri kullanılmıştır. Duygudurum bozuklukları tanısı DSM-IV Eksen 1 bozuklukları için yapılandırılmış klinik görüşme formu (SCID-I) ile konulmuştur. Bipolar yelpaze tanımı, Akiskal’in tanımladığı duygulanım huylarını (siklotimik, hipertimik, irritable ve depresif) içerecek şekilde genişletilmiştir. Bulgular: Örneklemin %10.3’ünü (n=8) bipolar yelpaze içerisindeki olgular oluşturmuştur. On bir hasta (%14.1) unipolar depresyon ve 7 hasta (%9) distimik bozukluk tanısı almıştır. Olguların %41’inde (n=32) bir duygulanım huyu tespit edilmiştir. Migren tanılı bireylerde bipolar bozukluğun daha sık görüldüğüne işaret eden önceki bulguları destekler tarzda migrenli hastalar arasında bipolar bozukluk yüksek oranda görülmüştür. Sonuç: Duygulanım huylarının genel nüfustan daha yüksek oranda görülmüş olması, duygudurum bozukluklarının eşik altı görünümlerini temsil ettiği, migren ve bipolar bozukluk için ortak bir patofizyolojik temel olabileceği yönünde değerlendirilebilir. Dolayısıyla, migren ve bipolar bozukluğun komorbid olduğu hastalar, duygudurum bozukluklarına yönelik ileri çalışmalarda daha homojen bir alt grubu temsil edebilir. |
OLGU SUNUMU | |
7. | Duloksetin tedavisine bağlı beklenmedik bir hareket bozukluğu olgusu (Tardif diskinezi) A probable case of movement disorder (Tardive dyskinesia) due to duloxetine treatment Resul Yılmaz, Damlanur Üstün, Sema Tuncer Uzun, Ruhiye Reisli, Şeyda TürkPMID: 30403275 doi: 10.5505/agri.2018.60134 Sayfalar 199 - 201 Tardif diskineziye ve tardif distoniye, çoğunlukla dopamin reseptör bloke edici ajanlar, bazen de antidepresanlar veya kalsiyum kanal blokerleri neden olur. Duloksetin, diyabetik nöropatik ağrı ve fibromiyaljinin yanı sıra majör depresyon tedavisinde kullanılan bir serotonin-noradrenalin geri alım inhibitörüdür. Bu olguda fibromiyaljiye bağlı duloksetin kullanan bir hastanın tardif diskinezi benzeri görünümünü tartışmayı amaçladık. |
8. | Migren benzeri görsel aura: Astrositomalı hastalarda erken bir başlangıç bulgusu olabilir mi? Migraine-like visual aura: Can it be an early-onset symptom of astrocytoma? Gökhan Evcili, Muhammed Nur Öğün, Uygar UtkuPMID: 30403276 doi: 10.5505/agri.2017.77598 Sayfalar 202 - 205 Görme alanında fotopsi, fortifikasyon spektrumu ve parlama skotomu, görsel auralı migrenin karakteristik tanısal özellikleridir. Olguların büyük bir çoğunluğunda tanı ileri tetkiklere gerek kalmaksızın yapılabilmektedir. Bu makalede, astrositomlu üç ardışık olgu sunuldu ve migren benzeri görsel auranın klinik özellikleri tartışıldı. |
9. | Fahr hastalığıyla izlenen ve nöropatik ağrısı olan bir olguda tanısı geciken servikal myelomalezi Late diagnosed cervical myelomalesia in a case of Fahr disease experiencing a neuropathic pain Murat AlemdarPMID: 30403277 doi: 10.5505/agri.2017.62582 Sayfalar 206 - 298 Fahr hastalığı bazal ganglionlar, serebellum ve subkortikal beyin dokularında kalsiyum ve diğer bazı minerallerin birikmesiyle giden idyopatik bir hastalıktır. Son 6 aydır olan her iki kolda ağrı, uyuşma, karıncalanma ve güçsüzlük yakınması olan elli bir yaşındaki kadın hasta karpal tünel sendromu şüphesiyle elektromiyografi labaratuvarımıza refere edildi. On yıl önce geçirdiği konvülsiyonlar sonrası yapılan incelemeler neticesinde Fahr hastalığı tanısı almıştı. Ayrıca, yaygın anksiyete bozukluğu mevcuttu. Nörolojik muayenesinde; her iki tarafta ön kol fleksiyonu ve ekstansiyonunda, ve el bileği ekstansiyonunda hafif düzeyde kas gücü kaybı mevcuttu. Bilateral 6. ve 7. servikal (C6 ve C7) dermatomlarında dizestezi tarifliyordu. Beyin BT’sinde bilateral serebellar hemisferde ve bazal ganglialarda simetrik kalsifikasyonlar mevcuttu. Her iki median ve ulnar sinir ileti çalışmaları normaldi. Konsantrik iğne elektromiyografi çalışması her iki C6 ve C7 myotomuna uyan kaslardan kaydedilen motor ünit potansiyellerinin morfolojisinde kronik nörojenik değişimler gözlendi. Servikal manyetik rezonans görüntülemesi; C4-5, C5-6 ve C6-7 seviyelerinde, myelomaleziye neden olan, diskopatiler saptandı. Fahr hastalığında ekstremitelerde nöropatik ağrı, uyuşma ve güç kaybı gibi bulgular çok enderdir. Sunulan olgu, mevcut belirtilerinin Fahr hastalığıyla ilişkili olduğu zannedildiğinden dolayı, servikal diskopati tanısını geç almıştır. Bu nedenle, klinisyenler bu hastalığın seyri esnasında sıkça karşılaşılan bulguların farkında olmalı ve atipik nörolojik defisitler tespit edildiğinde olası diğer eşlik eden patolojileri araştırmalıdırlar. |