DERLEME | |
1. | Torakal epidural anestezinin non-analjezik etkileri Non-analgesıc Effects of Thoracic Epidural Anesthesia Zerrin Sungur Ülke, Mert ŞentürkPMID: 17760239 Sayfalar 6 - 12 Torakal epidural anestezi postoperatif ağrı kontrolünde etkin bir yöntemdir; ayrıca lokal anesteziklerin epidural mesafeye verilmesi ile segmenter sempatik blok meydana gelir. Bu geçici sempatik blokajın kardiyovasküler, solunum ve diğer sistemler üzerine etkileri, postoperatif morbidite ve mortalite üzerine etkileri nedeniyle, araştırılmaya değer gözükmektedir. Torakal epidural anestezi kalp, akciğer ve büyük batın cerrahilerinde başarı ile kullanılmaktadır. Hareket halinde de etkinliği süren bir analjezi ile birlikte erken mobilizasyon, stres yanıtın baskılanması, erken ekstübasyon ve akciğere ait kompllikasyonlarda azalma ve bağarsak işlevinde hızlı derlenme sağlamaktadır. Torakal sempatik blokun en fazla yararlı olacağı düşünülen yer kalp cerrahisidir, ancak yayınlarda morbidite ve mortalite arasında fark saptanmamıştır. Ağrı kontrolündeki başarısına rağmen, torakal epidural anestezinin meta-analizlerde hasta prognozu açısından etkinliği gösterilememiştir. Öte yandan, farklı organ sistemleri üzerine yapılan yakın tarihli çalışmalar halen olumlu etkilerinden söz etmektedir. Torakal epidural anestezi yakın gelecekte daha fazla kullanım alanı bulacak ve tartışmalarla birlikte, üzerinde daha çok çalışılacak gibi durmaktadır. |
2. | Omurganın servikal bölümü ve ağrı Cervical spine and pain Ali ÇimenPMID: 17760240 Sayfalar 13 - 19 Anatomik ve fonksiyonel olarak omurganın diğer bölümlerinden farklı özellikler taşıyan boyun bölgesi ağrıları ile klinik pratikte sık karşılaşılmaktadır. Servikal omurga, omurganın diğer bölümlerinden daha hareketli ve travmaya açık olması nedeniyle birçok farklı etiyolojik nedene bağlı olarak ağrı kaynağı olabilmektedir. Bu derlemede, omurganın servikal bölümünün klinisyen için önem taşıyan anatomik özellikleri anlatıldıktan sonra bu bölgenin ağrılarında hastanın değerlendirilmesi ele alınacak, sık karşılaşılan servikal ağrılar ayrı başlıklar altında incelencek ve tedavi yaklaşımları tartışılacaktır. |
DENEYSEL VE KLINIK ÇALIŞMALAR | |
3. | Okul çocuklarında baş ağrısı prevalansı ve bazı baş ağrısı bulgularının yaş ve cins bağımlı değişimi The linear trend of headache prevalence and some headache features in school children Aynur Özge, Resul Buğdaycı, Tayyar Şaşmaz, Hakan Kaleağası, Öner Kurt, Ali Karakelle, Aksel SivaPMID: 17760241 Sayfalar 20 - 32 Bu çalışmada Mersin ilinde okul çocuklarında mevcut başağrısı prevalansının yaş ve cins bağımlı lineer trendinin belirlenmesi amaçlandı. Çalışmaya detaylı yöntem bilgileri daha önce yayınlanmış olan yapılandırılmış örneklemden oluşan 5562 çocuk dahil edildi. Çalışmamızda yaş ve cins bağımlı olarak başağrısı sıklığının arttığı, kızlarda belirgin olmak üzere 11 yaşında (%27.2) pik yaptığı ve takiben plato izlediği saptandı. Verilerimiz çocuklarda başağrısı özelliklerinin sosyodemografik özelliklere ilaveten yapılan trend analizinde yaş, cinsiyet ve başağrısı tipine bağlı olarak anlamlılık taşıyan lineer trend gösterdiğini destekledi. Bu çalışmanın sonuçları gelecekte planlanacak epidemiyolojik çalışmalara zemin oluşturabilecek özelliktedir. |
4. | Epidural kateter tespiti için yeni bir metot A new method for epidural catheter fixation Nebahat Gülcü, Kazım Karaaslan, Hasan Koçoğlu, Esra GümüşPMID: 17760242 Sayfalar 33 - 37 Bu çalışmada, intravenöz sıvı torbasının ilaç portu kullanılarak yapılan bir epidural kateter tespitleyicinin kateter göçü üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Çalışmaya alınan ve epidural analjezi planlanan 50 hasta 2 gruba ayrıldı. Yeni tespitleyici grubunda (n=25) epidural kateter, yeni fiksatörün içinden geçirilerek, yapışkanlı örtü ile sabitlendi, standart pansuman grubunda ise (n=25) sadece yapışkanlı örtü ile tespit edildi. Dışarıya 2 cm’den fazla, içeriye 1 cm’den fazla kateter göçü, tespit başarısızlığı olarak tanımlandı. Takip süresi sonunda kateterin içeriye veya dışarıya göç uzunluğu ve kateterin çekilme gerekçesi kaydedildi. Dışarıya kateter göçü standart pansuman grubunda 7 hastada, yeni tespitleyici grubunda 2 hastada bulundu (p>0.05). İçeriye kateter göçü sadece standart pansuman grubunda 5 hastada belirlendi (p<0.05). Standart pansuman grubunda 13, yeni fiksatör grubunda 23 hastada, kateterde hareket olmadığı görüldü (p<0.05). Standart pansuman grubunda, en sık kateter çekilme sebebi, kateter göçü idi. Yeni tespitleyici grubunda ise kateterler tedavinin sonlanmasının ardından çekildi. Yeni tarif edilen tespit metodunun, kısa vadeli kullanımda epidural kateter göçünün azaltılmasında etkin bir metot olduğu sonucuna ulaştık. |
5. | Total diz protezi cerrahisinde postoperatif analjezi amacı ile kullanılan lornoksikamın etkinliği Efficacy of lornoxicam in postoperative analgesia after total knee replacement surgery Nurten İnan, Namık Özcan, Suna Akın Takmaz, Ayse Özcan, Ipek Erdoğan, Bülent BaltacıPMID: 17760243 Sayfalar 38 - 45 Total diz protezi operasyonları, postoperatif dönemde ciddi ağrı ile seyretmektedir. Opioidlerin önemli yan etkileri nedeni ile çoklu analjezi yöntemi bu yaşlı hasta grubunda daha uygundur. Lornoksikamın (32mg/48 saat) total morfin tüketimi ve yan etkiler üzerine olan etkisinin araştırıldığı bu çift kör, randomize, plasebo kontrollü çalışmamıza, total diz protezi ameliyatı geçirecek olan yaşlı hastalar dahil edildi. Postoperatif dönemde grup M (n=23) ve grup L ‘ye (n=23) morfin içeren hasta kotrollü analjezi uygulandı. Grup L’ye bu tedaviye ilave olarak 16 mg lornoksikam cerrahiden 15 dk önce, 8 mg lornoksikam da postoperatif 12. ve 24. saatlerde uygulandı. Morfin tüketimi postoperatif 2, 3, 6, 8, 24, 36 ve 48. saatlerde grup L de anlamlı olarak düşük bulundu (p<0.05). Gruplarda, 48.saatin sonundaki ortalama morfin tüketimi; grup L de 34,60 ± 16,32 mg iken grup M de 63,70 ± 15,70 mg olarak tespit edildi. Eğri altıdaki alan değerlendirmesinde (Morfin 0-48saat) grup M, 59±13 ve grup L, 30±13 olarak değerlendirildi (p<0.001). Yan etki insidansı grup M de %60 iken grup L de %25 bulundu (p<0.05). Grup M’de 8 hastada (40%) bulantı, 3 hastada(15 %) kaşıntı görülürken Grup L’de 3 hastada (15 %) bulantı, 1 hastada (5 %) kaşıntı, 1 hastada (5 %)ağız kuruluğu tespit edildi. Total diz protezi operasyonlarında postoperatif analjezi amacı ile morfine ilave olarak uygulanan lornoksikamın, morfin tüketimi ve yan etki insidansını anlamlı olarak azaltığı görüldü. |
6. | Migrenlilerde ataklar arasında plazma kortizol düzeyleri Plasma cortisol levels in migraineurs between attacks Çağatay Öncel, Buket Oflazoğlu, Hulki Forta, Nihal Yücel, Nezaket ErenPMID: 17760244 Sayfalar 46 - 48 Migrende hipotalamo-pituiter-adrenal aksın rolünü araştırmak için başağrısı atakları arasında migrenlilerde plazma kortizol düzeyini araştırdık. 25 migrenli ve 24 sağlıklı kontrol grubundan saat 8.30-9.30 arasında alınan kan örneklerinde bakılan kortizol düzeylerinde gruplar arasında istatistiksel anlamlılık bulunmadı. |
7. | Yenidoğanlarda periferik venöz kan örneklemesi sırasında oluşan ağrıyı azaltmada iki farklı yöntemin etkinliği The effect of two different methods used during peripheral venous blood collection on pain reduction in neonates Emine Efe, Sevim SavaşerPMID: 17760245 Sayfalar 49 - 56 Bu çalışmanın amacı yenidoğanlarda vene girme sırasında meydana gelen ağrıyı azaltmada emzirme ve sukroz solüsyonunun analjezik etkilerini incelemek ve karşılaştırmaktır. Fenilketonüri (n=26) rutin taraması ve hiperbilirubinemi (n=76) için venöz kan örneği gereken, emzirilen (gestasyon yaşı 38-42 hafta ve doğum kilosu 2500-4500 g) 102 term yenidoğan çalışmaya alındı. Katılımcılar sukroz, emzirme ve kontrol gruplarına ayrıldı. Yenidoğanların sukroz ve emzirme gruplarına ayrılması annelerin isteklerine göre yapıldı. Oysa ki, kontrol grubundaki yenidoğanlara hastanenin rutin uygulaması yapıldı. Yenidoğanların vene girme işlemi öncesi, sırası ve sonrasında ağrıya cevaplarını belirlemek için Yenidoğan Ağrı Skalası (NIPS) kullanıldı ve kalp hızları, oksijen saturasyon düzeyleri ve ağlama süreleri kaydedildi. Ağlama süresi (saniye) kontrol grubuna (103.50±63.69) göre, sukroz (9.56±12.96) ve emzirme (28.62±33.71) gruplarında daha kısa idi. NIPS ile değerlendirildiği zaman, sukroz ile karşılaştırılan emzirmenin analjezik etkisinde bir farklılık olmadığı bulundu. Ortalama kalp hızında, işlem öncesi, sırası ve sonrası 3 grup arasında anlamlı bir farklılık yok idi. İşlem sırasında, sukroz grubunun ortalama oksijen saturasyon düzeyinin kontrol grubuna göre anlamlı derecede daha yüksek olduğu, fakat sukroz ve emzirme grupları arasında farklılık olmadığı gözlendi. Bu çalışma emzirme ve oral sukroz solüsyonunun vene girme sırasında yenidoğanlarda ağrıyı azaltmada etkin olduğu bilgisini desteklemektedir. |