ISSN : 1300-0012   E-ISSN 2458-9446 Home      |      Contact      |      TR
 
 
Volume: 36  Issue: 2   Year: 2024
  Ağrı: 19 (4)
Volume: 19  Issue: 4 - 2007
Hide Abstracts | << Back
REVIEW
1.The experience of chronic pain and pain beliefs
Hanife Özlem Sertel Berk, Güler Bahadır
PMID: 18159574  Pages 5 - 15
Günümüzde kronik ağrı, toplumlarda bireylerin psikososyal durum ve işlevselliklerinin ciddi ölçülerde bozulması açısından evrensel bir problemdir. Kronik ağrı hastalarına yönelik araştırma, psikolojik değerlendirme ve tedavi süreçleri sıklıkla bilişsel-davranışçı yaklaşımın prensiplerine dayanmaktadır. Ancak Sharp, 2001 yılında yayınlanan makalesinde davranışçı yaklaşımın eksiklerini kapatmak için önerilen bilişsel-davranışçı yaklaşımların hala edimsel teori ve prensiplere dayandığını vurgulamaktadır. Bu doğrultuda Sharp’ın geliştirmiş olduğu “Yenilenmiş Bilişsel Davranışçı Kuram” kapsamında, kronik ağrı modelinin içine belli bilişsel faktörlerin de dahil edilmesi gerektiğinin altı çizilmektedir. Sharp’ın öne sürdüğü bu modelin merkezinde yer alan bilişsel faktörlerin başında da “Ağrı İnançları” gelmektedir. Son yıllarda kronik ağrı alanındaki çalışmalar ağrının kronikleşme ve tedavi sürecinde özellikle ağrı inançlarının önemli rolünü ortaya koymaktadır. Türkiye’de bu konuda çalışmalara rastlanmadığı gibi, ağrı inançlarını ölçen bir materyal de bulunmamaktadır. Kronik ağrı ve özellikle ağrı inançları alanındaki literatür değerlendirildiğinde, Türkiye’deki çalışmalarda bu alanda göze çarpan eksiklik, ağrı inançlarının Türk Kültürü açısından da değerlendirilmesi gerekliliğini ve bu gerekliliğin önünde ve ötesinde ağrı inançlarını ölçmeye yarayacak bir materyalin Türk literatürüne kazandırılmasının ivediliğini düşündürmektedir.
Chronic pain is well appreciated as a universal problem in the sense that it causes serious impairment in the individuals’ physical and psychosocial status of functioning. Research, psychological assesment and psychotherapeutic process towards chronic pain is most frequently based on the principles of cognitive-behavioral approach (CBA). However, Sharp criticised CBA for its ongoing dependency on the operant premises of the pure behavioral approach and proposed a “reformulated CBA” where the emphasis is on specific cognitive factors, primarily the pain beliefs.
According to current studies in chronic pain, it is becoming increasingly apparent that pain beliefs play an important role in the maintainance and management of chronic pain. In Turkey, there are no studies and tools on pain beliefs. In this specific review, the literature on pain beliefs is discussed in terms of necessity of research and material development on pain beliefs that tab factors specific to Turkish culture.

EXPERIMENTAL AND CLINICAL STUDIES
2.The effects of various doses of intrathecal morphine in addition with ropivacaine in combined spinal-epidural technique for labour analgesia
Hamdiye Tutan Çulha, Dilek Özdamar, Kamil Toker, Mine Solak
PMID: 18159575  Pages 16 - 23
Doğum analjezisinde kombine spinal epidural(KSE) tekniğini kullanarak, intratekal iki farklı dozda morfin ve ropivakain kombinasyonunun analjezi süresi, yan etkiler ve yenidoğan etkilerini değerlendirdik.
Çalışmamız 40 gebede gerçekleştirildi. İntratekal olarak Grup I’ e %0,2 ropivakain 3 mg + morfin 50 μg, Grup II’ ye %0,2 ropivakain 3 mg + morfin 100 μg uygulandı. VAS değeri 30 mm ve üzerine çıktığı zaman %0,1 konsantrasyonundaki ropivakain ile HKEA(Hasta kontrollü epidural analjezi) yöntemine başlandı. Analjezi süresi açısından gruplar arasında anlamlı fark bulunmadı. Doğumun birinci evresi Grup II’ de Grup I’ e göre anlamlı olarak daha kısa bulundu ve epidural yoldan kullanılan lokal anestezik miktarı Grup II’ de anlamlı olarak daha düşük bulundu. En fazla görülen yan etki kaşıntıydı. Kullandığımız ilaçların yenidoğanlar üzerinde olumsuz etkisi izlenmedi. KSE teknik ile intratekal ropivakaine eklenen 50 ve 100 μg morfin dozları yeterli analjezi sağladı. Ancak 100 μg morfin kullanılan grupta servikal açılmanın daha hızlı olduğu ve kullanılan lokal anestezik miktarının da daha az olduğu tespit edildi. 3mg %0,2 ropivakain + 100 μg morfin kullanımının yan etki insidansını da arttırmadığını gözlemlediğimizde bu kombinasyonun doğum analjezisi için tercih edilebileceğini düşünmekteyiz.
We evaluated the duration of analgesia, side effects and neonatal effects of intrathecal ropivacaine combined with two different doses of morphine using combined spinal epidural (CSE) technique for labour analgesia. Fourty term parturients were enrolled. Group I received 0,2% ropivacaine 3 mg + morphine 50 μg and Group II received 0,2% ropivacaine 3 mg + morphine 100 μg intrathecally.When VAS for pain was equal or above 30 mm, PCEA(Patient controlling epidural analgesia) was started using 0,1% ropivacaine.
There wasn't any statistical significant difference considering the duration of analgesia between two groups. The first stage of labour was significantly shorter in Group II then Group I, and the epidural local anaesthetic volume was significantly lower in Group II. The most common side effect in both groups was pruritis. There was not any side effect of local anaesthetic and opioid on the newborns. Adequate analgesia was obtained during labour with CSE technique, using ropivacaine combined with 50 and 100 μg morphine intrathecally. However cervical dilatation was faster and epidural local anaesthetic volume was lower in the group in which 100 μg morphine was used. Also considering the unchanged incidence of the side effects, 3 mg 0,2% ropivacaine + 100 μg morphine may be a useful combination for labour analgesia.

3.Comparison of tramadol, tramadol-metamizol and tramadol-lornoxicam administered by intravenous PCA in management of postoperative pain
Sibel Özçakır Kemal, Şaziye Şahin, Alparslan Apan
PMID: 18159576  Pages 24 - 31
Bu çalışmada, alt abdominal cerrahide intravenöz HKA yöntemi ile kullanılan tramadol, tramadol-metamizol ve tramadol-lornoksikam kombinasyonlarının postoperatif analjezik etkilerinin karşılaştırılması amaçlandı.
Alt abdominal cerrahi girişim uygulanacak 60 erişkin kadın hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar randomize olarak üç gruba ayrıldılar. Grup I (tramadol) için, 50 ml izotonik NaCl içinde 500 mg tramadol (10 mg/ml tramadol); Grup II (tramadol- metamizol) için, 50 ml izotonik NaCl içinde 250 mg tramadol + 3000 mg metamizol (5 mg/ml tramadol + 60 mg/ml metamizol) ve Grup III (tramadol- lornoksikam) için ise, 50 ml izotonik NaCl içinde 250 mg tramadol + 20 mg lornoksikam (5 mg/ml tramadol + 0,4 mg/ml lornoksikam ) içeren solüsyonlar hazırlandı. Her üç grupta da operasyon bitiminden 30-40 dakika önce başlanarak, 10 ml, 30 dakikada gidecek şekilde yükleme dozu uygulandı. Hasta ağrıdan ilk yakındığı zaman HKA uygulaması başlatıldı. Ağrı VAS ile ilk 1 saatte 15 dak. ara ile daha sonra ise 2., 4., 8., 12., 18. ve 24. saatlerde değerlendirildi. Eş zamanlı olarak vital parametreler, yan etkiler, sedasyon skorları ve total analjezik tüketimleri de değerlendirildi.
Toplam tramadol ve antiemetik tüketimi ile postoperatif bulantı kusma insidansı, sadece tramadol kullanılan grup I’ de, diğer iki gruba göre belirgin derecede yüksek olarak tesbit edildi.
Sonuç olarak; HKA yöntemi ile tramadol-metamizol ve tramadol-lornoksikam kombinasyonları uygulandığında, daha az yan etki ile etkin bir postoperatif analjezi sağlandı.
Comparison of tramadol, tramadol-metamizol and tramadol-lornoxicam administered by intravenous PCA in management of postoperative pain.
The aim of the present study was to compare of the postoperative analgesic effects of tramadol, combinations of tramadol-metamizol and tramadol-lornoxicam administered by intravenous Patient Control Analgesia (PCA) in lower abdominal surgery.
Sixty adult, female patients who undergoing lower abdominal surgery, were included in this study. Patients were randomized to three groups. The solutions were prepared containing 500 mg tramadol in 50 ml saline (10 mg/ml tramadol) for Group I, 250 mg tramadol+3000 mg metamizol in 50 ml saline (5 mg/ml tramadol+60 mg/ml metamizol) for Group II and 250 mg tramadol+20 mg lornoxicam in 50 ml saline (5mg/ml tramadol + 0.4mg/ml lornoxicam) for Group III. Loading dose 10 ml was administrated within 30 min 30 to 40 min before the end of the surgery. PCA was started at the first complaint of pain. Pain was evaluated by VAS in every 15 minute intervals at the first hour and later at 2nd, 4th, 8th, 12th, 18th and 24th hours postoperatively. Vital parameters, side-effects, sedation scores and total analgesic consumptions were also recorded concurrently..
Total tramadol and anti-emetic consumption, the incidence of postoperative nausea and vomiting (PONV) were significantly higher in group I than the other groups (p<0.05).
In conclusion; Tramadol-metamizol and tramadol-lornoxicam combinations administered by intravenous PCA provide efficient postoperative analgesia with less side effects.

4.The effect of opioid administration by different routes on the psychological functions of elderly patients
Nurten İnan, Türkay Çakan, Mehmet Özen, Nihan Aydın, Dilek Gürel, Bülent Baltacı
PMID: 18159577  Pages 32 - 38
Epidural ve intravenöz morfin uygulamaları sırasında hastaların psikolojik durumunda oluşan değişiklikler yeterince bilinmemektedir.Epidural ve intravenöz olarak uygulanan morfinin plazma konsantrasyonlarının benzer olduğu ancak serebrospinal sıvıdaki konsantrasyonlarının farklı olduğu ise bilinmektedir.Bu randomize tek kör çalışmada major ortopedik girişimler sonrası uygulanan iki farklı analjezik rejimin yaşlı hastaların psikolojik ve mental fonksiyonları üzerine olan etkileri araştırılmıştır.Hasta kontrollü analjezi yöntemi kullanılarak E grubundaki hastalara epidural yoldan, IV grubundaki hastalara ise intravenöz yoldan morfin uygulanmıştır. Tüm hastaların psikolojik durumu Kısa Semptom Envanteri kullanılarak operasyondan bir gün önce ve operasyondan iki gün sonra değerlendirilmiştir. Kısa Semptom Envanterinin sonuçları Rahatsızlık Ciddiyet İndeksi (RCİ) kullanılarak yorumlanmıştır.Bu indeks kullanılarak ayrıca depresyon, somatizasyon, obsesif-kompulsif kişilik, anksiyete, kişiler arası duyarlılık, fobik anksiyete, düşmanlık, paranoid düşünce ve psikotizm gibi dokuz farklı (alt grup) psikolojik durum ile ilgili çıkarımlar yapılmıştır.Preoperatif ve postoperatif RCİ sonuçları arasında anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (p>0.05).Sadece kişiler arası duyarlılık alt skalası IV grupta basal değere göre anlamlı olarak düşük bulunmuştur (p<0.001).Preoperatif Kısa Semptom Envanteri ve alt grup değerlendirme sonuçları her iki grupta da toplam morfin tüketimi ile ilgili bir korelasyon ortaya koymamıştır (p>0.05)
Bu çalışma, epidural ve intravenöz morfin kullanımı sonrasında her iki gruptaki hastalarda da postoperatif dönemde psikolojik streste artış olmadığını göstermiştir.Ancak intravenöz morfin alan hastalarda, postoperatif dönemde kişiler arası iletişimi gösteren paremetrelerde olumlu sonuçlar elde edilmiştir
Psychological status of patients during epidural and intravenous (iv) morphine administration are not known enough. It’s known that after administration of morphine epidurally and intravenously plasma concentrations are similar but the concentrations in cerebrospinal fluide are different. The effects of two postoperative analgesia treatment regimens on the psychological and mental functions of the elderly after major orthopedic surgery were investigated in this randomized, blinded study. Morphine was used epidurally in Group E and intravenously in Group IV with patient controlled analgesia method for postoperative analgesia treatment. All patients were assessed for psychological status the day before surgery and 2 days after surgery using the Brief Symptom Inventory (BSI). The results of the BSI were assessed with the Global Severity Index (GSI). Nine subscales were also derived: depression, somatization, obsessive-compulsive, anxiety, interpersonal sensitivity, hostility, phobic anxiety, paranoid ideation, and psychoticism. There was not significant difference between the groups for preoperative and postoperative GSI results (p > 0.05). Only interpersonal sensitivity subscale results in Group IV were decreased compared to the baseline (p < 0.001). Preoperative BSI and submeasurement test scores revealed no correlation with total morphine consumption in both groups (p > 0.05). Mental changes like agitation, time and place disorientation were seen equally in both groups.
This study showed that after epidural and intravenouse morphine administration, no psychologycal changes were observed in the postoperative period compared with baseline. Patients who received morphine intravenously were showed less interpersonal sensitivity in the postoperative period.

CLINICAL CONCEPTS AND COMMENTARY
5.Prevalence of patent foramen ovale in patients with migraine
Aslı Demirtaş Tatlıdede, Buket Oflazoğlu, Seden Erten Çelik, Ülker Anadol, Hulki Forta
PMID: 18159578  Pages 39 - 42
Patent foremen ovale (PFO), normal kişilerin % 20-30’unda görülebilen fötal rezidual sirkülasyondur.Bu kişilerde sağ atrial basınç artarak sağ-sol şant meydana gelmektedir. PFO’nun migrenli hastalarda görülme sıklığının arttığına dair çalışmalar vardır. Bu artış özelikle auralı migrende daha belirgindir. Biz 53 migrenli hastada intra-atrial sağ-sol şant varlığını araştırdık ve 27 kişilik kontrol grubu ile karşılaştırdık. Transtorasik kokardiyografi ile, IV contrast madde vererek istirahatde ve valsalva manevrasından sonra sağ-sol şant varlığı bakıldı. Patent foramen ovale migrenli grupta daha fazla görülmekte idi (p<.01). Auralı migrenli grupta % 66.7, aurasız migrenli grupta % 47.4, kontrol grubunda ise % 22.2 oranında idi. Sonuçlarımız PFO sıklığının özellikle auralı migrenli grupta arttığını desteklemekte idi.
Recent evidence supports that the prevalence of patent foramen ovale is higher in patients with migraine with aura. We conducted a case-control study and searched for intra-atrial right to left shunt in 53 patients with migraine. PFO was detected by means of transthoracic echocardiography with administration of contrast medium during valsalva maneuver and the results were compared with age and sex matched 27 healthy controls. Patent foramen ovale was more frequent in the migraine group (p<.01). The percentages of PFO in migraine patients with aura, without aura and the control group were 66.7 %, 47.4 % and 22.2 %, respectively. Our results are supportive of an association between PFO and migraine, especially with aura.

INTERVENTIONAL TREATMENT
6.EAGLE’s SYNDROME: a case presentation
Selahattin Genç, Şefik Sinan Kürkçüoğlu, Ümit Tuncel, Mehmet Ali Babademez, Baran Acar, Hayriye Karabulut
PMID: 18159579  Pages 43 - 47
Eagle sendromu stiloid ligaman kalsifikasyonu veya stiloid proçes elongasyonuna bağlı oluşur ve disfaji, boğazda yabancı cisim hissi veya rekürren boğaz ağrısına neden olur. Tanısı genellikle tonsiller fossada stiloid proçesin palpasyonuyla konulur. Tanıyı desteklemek için üç boyutlu tomografi kullanılabilir. Eagle sendromunun primer tedavisi cerrahidir. Stiloid proçes intraoral veya eksternal yaklaşımla küçültülebilir. Bu makalede Eagle sendromu tanısı koyduğumuz 46 yaşında bir bayan hasta sunduk ve literatürü yeniden gözden geçirdik.
Eagle’s syndrome occurs when an elongated styloid process or calcified stylohyoid ligament causes recurrent throat pain or foreign body sensation, dysphagia. Diagnosis can usually be made on physical examination by digital palpation of the styloid process in the tonsiller fossa. Three-dimensional computed tomography can utilized for supporting diagnosis. The treatment of Eagle’s syndrome is primarily surgical. The styloid process can be shortened through an intraoral oe external approach. We report a 46- year-old woman with the seymptomatology of Eafle’s syndrome and literature review.



   
Copyright © 2024 The Journal of The Turkish Society of Algology, All Rights Reserved.