Objectives: We aimed to compare the effectiveness of TENS, used in physical therapy departments, and continuous radiofrequency thermocoagulation (CRF) and pulsed radiofrequency denervation (PRF), used in algology departments, in patients with lumbar facet syndrome (LFS).
Methods: Subjects were selected from patients with LFS visiting outpatient clinics of physical therapy and algology departments at Ege University School of Medicine, whose pain was refractory to medical treatment for at least 3 months. Subjects were randomized into 3 groups. A total of 60 patients, with 20 in each group, were enrolled. The first group received CRF, the second group received TENS for 30 minutes a day for 15 days, and the third group received PRF. Patients were assessed at baseline, at the end of the first and sixth months, for a total of three times.
Results: Improvements at month 1 and month 6 were found to be statistically significant in all three treatment groups with respect to their pain scores, Oswestry Disability Indexes, hand-floor distance measurements, 20-meter walking times, 6-min walking distances, Beck Depression Inventory, and most of the SF-36 domain scores (p<0.05). A comparison of the treatment groups showed no superiority of any group over the others in any assessment parameters (p>0.05).
Conclusion: We suggest that it might be more appropriate to use TENS, a non-invasive treatment, before trying more invasive procedures like CRF and PRF in these patients. However, it has been stated that further studies involving a larger patient sample are needed.
Amaç: Bu çalışmanın amacı, lomber faset eklem sendromu (LFS) olan hastalarda, fizik tedavi kliniklerinde uygulanan TENS (Transkütanöz Elektriksel Sinir Stimülasyonu) ile algoloji kliniklerinde uygulanan konvansiyonel radyofrekans termokoagülasyon (CRF) ve pulse radyofrekans denervasyon (PRF) tedavi yöntemlerinin etkinliklerini karşılaştırmaktır.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı ile Algoloji Bilim Dalı polikliniklerine, en az 3 aydır devam eden ve medikal tedaviye yanıt vermeyen lomber faset eklem sendromuna bağlı ağrı şikâyeti ile başvuran hastalar arasından seçilenler dahil edildi. Toplam 60 hasta, her bir grupta 20 hasta olacak şekilde üç gruba ayrıldı. İlk gruptaki hastalara konvansiyonel RF işlemi, ikinci gruptakilere 15 gün boyunca günde 30 dakika TENS, üçüncü gruptakilere ise PRF uygulandı. Hastalar başlangıçta, birinci ve altıncı ay sonunda olmak üzere toplamda üç kez değerlendirildi.
Bulgular: Her üç tedavi grubunda da, ağrı skorları, Oswestry Engellilik İndeksleri, el-yer mesafesi ölçümleri, 20 metrelik yürüme süreleri, 6 dakikalık yürüme mesafeleri, Beck Depresyon Envanteri ve SF-36 skorlarındaki değişimler 1. ve 6. aylarda istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.05). Tedavi grupları karşılaştırıldığında, herhangi bir değerlendirme parametresinde bir grubun diğer bir gruba üstünlüğü saptanmadı (p>0.05).
Sonuç: Lomber faset eklem sendromu olan hastalarda, CRF ve PRF gibi daha invaziv prosedürlerden önce non-invaziv bir tedavi yöntemi olan TENS'in kullanılmasının daha uygun olabileceği sonucuna varılmıştır. Ancak, daha büyük hasta örneklemi içeren ileri çalışmalara ihtiyaç olduğu belirtilmiştir.