ISSN: 1300-0012 | E-ISSN: 2458-9446
Cilt : 33 Sayı : 4 Yıl : 2025
Hızlı Arama



CLOCKSS system has permission to ingest, preserve, and serve this Archival Unit

Ağrı Dergisi - Ağrı: 33 (4)
Cilt: 33  Sayı: 4 - 2021
1. 
Ön Sayfalar
Frontmatters

Sayfalar I - V

DERLEME
2. 
Toraks duvarı fasyal plan bloklar
Ultrasound guided thoracic wall blocks
Sami Kaan Coşarcan, Mete Manici, Hadi Ufuk Yörükoğlu, Yavuz Gürkan
PMID: 34671963  doi: 10.14744/agri.2021.43827  Sayfalar 205 - 214
Toraks cerrahisinde rejyonal anestezi uygulamasından uzun yıllardır anlaşılan sadece epidural anestezi ve torakal paravertebral bloktur. Rejyonal anestezi uygulamalarında ultrasonografi kullanımının yaygınlaşması ile interfasyal plan blokları olarak adlandırılan yeni bloklar uygulamaya girmiştir. İnterfasyal plan blokları toraks cerrahisinde cerrahi anestezi sağlamakta yetersiz iken klinik açıdan anlamlı analjezik etki sağlamaktadırlar. Bu derlemede toraks cerrahisinde günümüzde daha yaygın kabul gören pektoral bloklar, serratus anterior plan bloğu, erektor spina plan bloğu ve rhomboid bloklardan bahsedilecektir.

3. 
COVID-19 hastalarında ağrı değerlendirmesi
Evaluation of pain in patients with COVID-19
Mustafa Kurçaloğlu, Heval Can Bilek, Sümeyra Nur Erbaş, Fatih Özkan, Esra Tanyel, Aydın Deveci, Sertaç Ketenci, Fuat Güldoğuş
PMID: 34671962  doi: 10.14744/agri.2021.92609  Sayfalar 215 - 222
Amaç: Yeni bir tip koronavirüs salgını Çin’de ortaya çıktı ve pandemik oldu. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bu hastalığın resmî adını ‘COVID-19’ olarak ilan etti. Bu çalışmanın ana amacı COVID-19 hastalarında ağrıyı değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntem: 2020 yılının Mayıs ve Eylül ayları arasında muhtemel veya kesin COVID-19 tanısıyla enfeksiyon hastalıkları servisinde takip edilmiş olan toplam 178 hasta çalışmaya dahil edildi. Kısa Ağrı Envanteri’nin (BPI) Türkçe versiyonu uygulandı. Demografik özellikler, ağrının sıklığı, lokasyonu, şiddeti ve analjeziklere yanıtı analiz edildi.
Bulgular: Hastaların doksan birinde (%51.1) ağrı şikayeti vardı ve ortalama ağrı skoru (OAS) 10 uzerinden 2,28±2,81’di. Ağrısı olan hastalardan elli dokuzu (%56.0) ağrı kesiciye ihtiyac duydu ve kırk birinde (%80.3) basit ağrı kesicilerle yuzde elliden daha fazla ağrı azalması saptandı. Yeterli ağrı palyasyonu sağlanamayan on sekiz hastanın on ikisinin ağrı kesicilerini duzenli olarak almak yerine ağrı oldukca almış oldukları gozlendi. Muhtemel ve kesin vakaların ağrı frekansı, şiddeti ve hastanede kalış suresi benzerdi.
Sonuç: Sonuçlarımıza göre COVID-19 hastalarında ağrının baş edilmesi zor bir semptom olmadığı ve hafif-orta klinik şiddetteki hastalarda kolaylıkla tedavi edilebildiği kanaatine vardık. Sonuçlarımız ağrı ve hastalığın klinik seyri arasında bir bağlantı kurmak için yeterli değildi. Ağrı değerlendirmesi için yoğun bakım hastalarını içeren başka çalışmalara ihtiyaç vardır.

DENEYSEL VE KLINIK ÇALIŞMALAR
4. 
Transforaminal epidural steroid enjeksiyonu ile eş zamanlı dorsal kök ganglion üzerine uygulanan darbeli radyofrekans tedavisinin ağrı üzerine palyatif etkisi
The effect of combined pulsed radiofrequency treatment to dorsal root ganglion with transforaminal epidural steroid injection on pain
Duygu Karaköse Çalışkan, Selcan Akesen, Yunus Gürkan Türker, Alp Gurbet
PMID: 34671961  doi: 10.14744/agri.2021.94824  Sayfalar 223 - 231
Amaç: Kronik lomber radiküler ağrısı olan hastalarda transforaminal epidural steroid enjeksiyonu (TESE) ve darbeli radyofrekans (DRF)’ın lomber dorsal kök gangliyonuna (DKG) eşzamanlı uygulanmasının ile yalnız başına TESE tedavisi ile karşılaştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya toplam 129 hasta dahil edildi. 67 hastaya TESE, 62 hastaya TESE+ DKG-DRF uygulandı. Demografik veriler, cerrahi müdahaleler ve ilaçların tipleri, işlemin yapıldığı vücut tarafı ve sayısı kaydedildi. Hastalar ameliyat öncesi ve sonrası 10. gün, birinci ve üçüncü ay takip ziyaretlerinde değerlendirildi ve Görsel Analog Skala (VAS, 0–10) ile ağrı skorları değerlendirildi. Üçüncü ay takip vizitlerinde memnuniyet değerlendirmeleri ölçüldü. Başarılı terapötik yanıt, VAS skorlarında %50 veya daha fazla oranda azalma olarak tanımlandı.
Bulgular: Her iki grupta postoperatif VAS skorları preoperatif düzeylerden anlamlı olarak düşüktü (p<0.001). Tüm takip dönemlerinde TESE+ DKG-DRF grubundaki VAS skorları TESE grubundan anlamlı olarak düşüktü (p˂0.001). Tüm takip vizitlerinde VAS skorlarındaki azalma oranları TESE+ DKG-DRF grubunda anlamlı olarak daha yüksekti (p˂0.001). Tedavi memnuniyeti düzeyleri TESE+ DKG-DRF grubunda anlamlı olarak yüksekti (p˂0.01).
Sonuç: Çalışmamızın bulgularına göre TESE, kronik lomber radiküler ağrısı olan hastalarda kısa-orta derecede rahatlama sağlamaktadır. Tedaviye yanıtı iyileştirmek için TESE ile aynı seansta DRF’nin eşzamanlı uygulanmasının bir seçenek olarak göz önünde bulundurulması önerilmektedir.

5. 
Ağrıyı felaketleştirmenin ve kinezyofobinin omuz artroskopisi sonuçları üzerine etkisi
The effect of pain catastrophizing and kinesiophobia on the result of shoulder arthroscopy
Mehmet Ali Tokgöz, Yılmaz Ergişi, Mustafa Odluyurt, Baybars Ataoğlu, Ulunay Kanatlı
PMID: 34671957  doi: 10.14744/agri.2021.56873  Sayfalar 232 - 236
Amaç: Duygusal ve bilişsel faktörlerin ağrıyı etkilediği gösterilmiştir ve bu etkinin gelişimindeki ana faktörlerden biri ağrıyı felaketleştirme durumudur. Bu çalışmada, omuz lezyonlarında ki ağrıyı felaketleştirme durumunun ve sıklığının belirlenmesi, ağrıyı felaketleştirme durumu ile ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası fonksiyonel sonuçları değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Omuz artroskopisi yapılan toplam 114 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların ameliyat öncesi ve sonrası ağrı ve fonksiyonel durumlarını değerlendirmek için ağrı felaketleştirme ölçeği, Tampa kinezyofobi ölçeği, görsel analog skala ve Los Angeles California Üniversitesi omuz skalası kullanıldı.
Bulgular: Katastrofizasyon, 114 hastanın 42’sinde (% 37) saptandı. Kinezyofobi ağrıyı felaketleştiren hastalarda daha yüksekti (p<0.0001). Hastaların labrum (p=0,038), supraspinatus (p=0,043) veya biseps patolojisi (p=0,032) varsa, ağrıyı felaketleştirme daha sık belirlendi. postoperatif Los Angeles Kaliforniya Üniversitesi skoru orta/zayıf olan hastaların % 50’sinde katastrofizasyon mevcuttu (p=0,039).
Sonuç: Bu çalışmanın ameliyat öncesi ve sonrası sonuçları felaketleştirmenin önemi hakkındaki verileri güçlendirmiştir. Felaketleştirme (+) hasta grubu Felaket (-) hasta grubundan daha düşük fonksiyonel kapasite sonuçlarına sahipti. Cerrahi ve konservatif tedavi edilen hastalarda ağrıyı felaketleştirmenin azalması ve kinezyofobi düzeylerinde azalma, daha tatmin edici klinik sonuçlara yol açacaktır.

6. 
Trigeminal nevraljili hastalarda lidokain ve kortikosteroid kombinasyonuyla yapılan periferik sinir bloklarının klinik etkinliği
Clinical effectiveness of peripheral nerve blocks with lidocaine and corticosteroid in patients with trigeminal neuralgia
Selin Balta, Gül Köknel Talu
PMID: 34671954  doi: 10.14744/agri.2021.26032  Sayfalar 237 - 242
Amaç: Kolay uygulanabilir periferik sinir bloklarının klinik etkinliği, gelişmiş ekipman gerektiren açık ve kapalı cerrahi prosedürler haricinde ilgi konusudur. Trigeminal nevraljide periferik sinir dallarına triamsinolon ve lidokain enjeksiyon uygulamasının klinik etkinliğini ağrı şiddeti, ağrı sıklığı ve kullanılan ilaç dozları açısından değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif kohort çalışmada 2011–2018 yılları arasında lidokain ve triamsinolon ile periferik trigeminal sinir bloğu yapılan trigeminal nevraljili 72 hastanın sonuçları değerlendirildi. Ağrı şiddeti, ağrı sıklığı, karbamazepin ile pregabalin eşdeğer dozlarının işlem öncesine göre işlem sonrası 1, 3 ve 6. aylardaki sonuçları değerlendirildi. Ayrıca işlem başarısı ile bağımsız değişkenler arasında bir korelasyon olup olmadığını değerlendirildi.
Bulgular: İşlem öncesi ağrı şiddeti ve ağrı sıklığı değerleri ile işlem sonrası 1, 3 ve 6. aylar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (p=0.000). İşlem öncesi karbamazepin eşdeğer dozları ile işlem sonrası 3 ve 6. aydaki değerler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (sırasıyla p=0.002, 0.005). Retrospektif analizde, bir hastada işlem alanına bağlı olarak yaklaşık bir hafta süren ağrısız parestezi ve iki hastada işlem bölgesinde ekimoz gelişmiş olduğu saptandı.
Sonuç: Trigeminal sinirin periferik dallarına lidokain ve kortikosteroid enjeksiyonu ile kısa ve orta vadede klinik rahatlama sağlanabilir. Periferik sinir blokları, nadir görülen komplikasyonları kısa-orta vadede ağrı tedavisi için tercih edilebilir.

7. 
Hemşirelerde bel ağrısı ve bel ağrısıyla baş etme yöntemleri
Low back pain and methods of coping with low back pain in nurses
Cüneyt Gündüz, Aylin Aydın Sayılan
PMID: 34671960  doi: 10.14744/agri.2021.77528  Sayfalar 243 - 252
Amaç: Bu araştırma, hemşirelerde bel ağrısı ve bel ağrısıyla baş etme yöntemlerinin belirlenmesi amacıyla yapıldı.
Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı, kesitsel tipte olan çalışma, Nisan–Ağustos 2016 tarihlerinde İstanbul İli’nde yer alan 3 üniversite hastanesinde, 356 hemşireyle gerçekleştirildi. İstatistiksel değerlendirmede yüzdelik hesaplama, ki-kare testleri kullanıldı.
Bulgular: Çalışmada, hemşirelerin yaş ortalaması 28.70±5.92 olup, %25,3’ünün yoğun bakımda çalıştığı, %46,6’sının haftada 41- 48 saat arası çalıştığı, %55,6’sının 24 saat içerisinde 5-8 saat arası ayakta kaldığı belirlendi. Katılımcıların %75,8’inde mevcut bel ağrısı şiddetinin orta düzeyde olduğu, %43,3’ünde (n=154) bel ağrılarının çalışma verimini bazen etkilediği görüldü. Baş etme yöntemi olarak, büyük bir çoğunluğun hekime gitmediği, analjezik aldığı, topuklu ayakkabı giymedikleri, sert yatakta yattıkları görüldü. Katılımcıların yaş grupları, çalıştığı birim, görev durumu, ayakta durma süresi, aynı pozisyonda durma süresi ile bel ağrısı arasında istatistiksel anlamlılık (p<0.05) olduğu görüldü.
Sonuç: Çalışmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda; hemşirelerin orta düzeyde bel ağrısı deneyimlediği, bel ağrısı yaşamanın, uzun süreli çalışma ve ayakta kalma nedeniyle hemşireler için sürekli bir risk olduğu; bu sonuç doğrultusunda çalışma saatlerinin düzenlenmesi ve doğru vücut mekaniklerine eğitimlerde yer verilmesi gereği düşünüldü.

8. 
Kliniğimizde Postlaminektomi sendromu tanılı hastalarda yapılan girişimsel işlemlerin tedavi etkinliğinin retrospektif olarak araştırılması
Effectiveness of interventional procedures for post-laminectomy syndrome: A retrospective study
Ümit Akkemik, Meryem Onay, Mehmet Sacit Güleç
PMID: 34671955  doi: 10.14744/agri.2021.43403  Sayfalar 253 - 260
Amaç: Çalışmamızda Postlaminektomi sendromu tanısı almış, ağrısı sayısal derecelendirme ölçeğine (SDÖ) göre 7 ve üzeri hastalara uygulanan girişimsel işlemleri; işlem sonrası SDÖ puanındaki değişimin değerlendirilmesini amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, 01.02.2010-01.02.2015 tarihleri arasında başvurusu bulunan ve girişimsel işlem yapılan 18 yaş ve üzerindeki 69 kadın, 38 erkek olmak üzere 107 hastanın dosyalarının incelenmesi ile gerçekleştirildi. Polikliniğimizde bulunan ağrı takip formları ve hastane otomasyon sistemi kullanılarak, hastaların ağrı lokalizasyonu, postoperatif süreleri, yapılan girişimsel işlemler ve işlem sonrası ağrı durumları tesbit edildi. Elde edilen verilerin istatistiksel anlamlılığı Pearson Ki-Kare testi, Kruskal Wallis H testi, Friedman ve Mann Whitney U testleri ile değerlendirildi. P>0.05 anlamsız, p<0.05 anlamlı kabul edildi.
Bulgular: Girişimsel işlemler ile hastaların %48,5’inde, %50’den fazla ağrıda azalma tesbit edilmiştir. Radiküler karekterde ağrısı bulunan hastalarda başarı oranı %66,7 olarak tesbit edilmiştir. Transforaminal epidural steroid enjeksiyonu uygulanan hastaların %28,8’inde ağrı palyasyonu sağlanırken, dorsal root ganglion pulsed radyofrekans işlemi uygulanan hastalarda bu oran %44,4 olarak tesbit edilmiştir. Kalıcı Spinal kord stimülatörü (SKS) takılan hastaların ağrı puanları diğer hasta grupları ile karşılaştırıldığında ise kalıcı SKS, hem istatistiksel hem de klinik olarak anlamlı derece etkin bulunmuştur (p<0,001).
Sonuç: Postlaminektomi sendromu çoğu zaman tek bir patolojiden kaynaklanmaz ve çoğu zaman birden fazla girişime ve tekrara ihtiyaç duyulur. Postlaminektomi sendromu multisidipliner yaklaşım gerektiren ve çoklu tedavi seçeneklerinin hastaya göre karar verilerek uygulanmasını zorunlu kılan bir hastalıktır. Tedavi seçenekleri ile ilgili daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

OLGU SUNUMU
9. 
Post-dural ponksiyon baş ağrısının geç dönem rekürensi
Late recurrence of post-dural puncture headache
Başak Karakurum Göksel, Anıl Tanburoğlu, Mehmet Karataş, Naime Altınkaya
PMID: 34671953  doi: 10.14744/agri.2019.44711  Sayfalar 261 - 264
Postdural ponskiyon başağrısı (PDPB) kazara yapılan dural yırtığın en sık rastlanan komplikasyonudur. Tanısal semptomu ayağa kalkınca veya oturunca başlayan, yatınca düzelen postural baş ağrısıdır. Bu semptom, BOS göllenmesi sonucu BOS basınç veya volüm düşüklüğü ile ortaya çıkar. Ayağa kalkınca ağrıya duyarlı yapıların traksiyonu, intrakraniyal içeriğin şifti postural baş ağrısına yol açar. PDPB genellikle kendini sınırlayan, 2 hafta içinde kendiliğinden düzelen bir tablodur. Daha az sıklıkla epidural kan yamasına ihtiyaç duyulur. Spontan intrakraniyal hipotansiyonun tekrarlaması nadir değildir, ancak PDPH spontan ve geç dönemde rekürensi oldukça nadir rapor edilmiştir. Bu yazının amacı epidural kan yamasından sonra düzelip, 10 ay sonra postural baş ağrısı tekrarlayan olguyu tartışmaktır.

10. 
Erişkin bir kadın hastada tek taraflı izole alar ligaman rüptürü
Unilateral isolated alar ligament rupture in an adult female patient
Semih Keskil, Ulaş Yüksel, Yasemin Karadeniz Bilgili, Avni Babacan
PMID: 34671959  doi: 10.14744/agri.2019.73555  Sayfalar 265 - 267
Daha önce tek taraflı izole alar ligament rüptürü yedi vaka bildirilmiştir. Yazarlar, bu nadir yaralanmanın ilk yetişkin kadın olgusunu bildirmektedir. 36 yaşında kadın hasta düşme sonrası merkezimize başvurdu. Düşme esnasında aldığı travma sonucu başlayan boyun ve baş arasında yoğun ağrı tarifledi. Radyolojik incelemeler (manyetik rezonans görüntüleme ve grafiler) normal olarak yorumlandı. Muayenesinde sağ tarafta alar ligaman testi pozitif bulundu. Çekilen ince kesitli baş boyun bileşke tomografisinde odontoid proçesin sol tarafta asimetrik olduğu farkedildi. Sonrasında çekilen menyetik rezonans görüntülemede izole sağ alar ligaman rüptürü saptandı. Bu nedenle hastaya iki taraflı oksipital sinir blokajı, pulsed radyofrekans ve splenius capitis, levator scapula, trapezius kaslarına tetik nokta enjeksiyonu uygulanarak hasta üç ay boyunca halo ortez ile takip edildi. İlerleyen takiplerinde hastanın ağrısız olduğu gözlendi. Tek taraflı izole alar ligaman rüptürü ile atlantooksipital eklemde ayrışma gözlenmezken, kraniovertebral bileşkede instabilite gelişmediği gözlendi. Günümüze kadar izole alar ligaman rüptürü 8 kez rapor edilmiş olup bunlardan sadece biri 25 yaşında erkekti. Diğer hastalar çocukluk çağındaydı. Tüm olguların 4 hafta ile 4 aylık eksternal fiksatörlerle tedavi edildiği gözlendi. Bizim olgumuz ise tek taraflı izole alar ligaman rüptürü gelişen ilk erişkin kadın hastadır.

11. 
Nöropatik ağrı tedavisinde duloksetin ile ortaya çıkan hiperprolaktinemi ve galaktore
Hyperprolactinemia and galactorrhea with duloxetine in neuropathic pain management
Eda Derle, Ufuk Can
PMID: 34671951  doi: 10.14744/agri.2019.08769  Sayfalar 268 - 271
Duloksetin çeşitli hastalıklarda kronik ağrı tedavisinde sık olarak kullanılılan serotonin-noradrenalin geri alım inhibitörüdür. Hiperprolaktinemi ve galaktore bu tedavinin nadir görülen bir yan etkisidir. Burada, multipl skleroz tanısı olan 34 yaşında bir kadın hastada ağrı ve duygu durum bozukluğu nedeni ile duloksetin kullanımı ve medikal tedviye bağlı gelişen galaktore olgusunu sunmaktayız.

12. 
Epidural analjezi ile vajinal doğum sırasında gelişen Horner sendromu
Horner’s syndrome during vaginal delivery with epidural analgesia
Kadir Arslan, Hale Çetin Arslan
PMID: 34671958  doi: 10.14744/agri.2019.71354  Sayfalar 272 - 275
Kadınların hayatları boyunca yaşayabilecekleri en şiddetli ağrılardan biri doğum ağrısıdır. Epidural analjezi, vajinal doğumda ağrı kontrolünü sağlamak için ideal bir yöntemdir. Horner sendromu epidural analjezinin nadir görülen bir komplikasyonudur. Hamilelerde epidural analjezi nedeniyle Horner sendromu daha sık görülebilir. Bu sendrom, pitozis, miyozis, enoftalmi, anizokori, konjonktival hiperemi, etkilenen yüz tarafında kızarma (flashing) ve terleme kaybı (anhidrozis) ile karakterizedir. Genellikle kalıcı bir nörolojik defekt olmadan düzelir. Stellat, servikal ve brakiyal pleksus blokları, torasik, lomber ve sakral bölge epidural anestezi uygulamaları, anestezi uygulamalarına bağlı Horner sendromunun en sık nedenleri arasındadır. Horner sendromunun anesteziye bağlı olmayan nedenleri arasında baş ve boyun cerrahisi, hipotalamus-talamus ve beyin sapı ile ilgili lezyonlar, baş ve boyun travması ve malignite ile ilişkili pulmoner apikal tümörler bulunur. Bu olgu sunumunda, epidural analjezi ile vajinal doğum sonrası gelişen Horner sendromunu sunmak istedik. Epidural analjezi uygulanan tüm gebeler olası komplikasyonlar göz önünde bulundurularak ve gerekli önlemler alınarak yakından takip edilmelidir.

EDITÖRE MEKTUP
13. 
Donuk omuzda gözden kaçan bir durum: Miyofasyal tetik nokta
An overlooked issue in frozen shoulder: Miyofascial trigger point
Fatih Bağcıer
PMID: 34671956  doi: 10.14744/agri.2020.48039  Sayfalar 276 - 277
Miyofasyal ağrı sendromu düşünülenden daha yaygın bir problemdir. Adeziv kapsülitte miyofasyal tetik nokta tedavisi ağrı ve fonksiyonellik parametrelerine katkıda bulunabilir. Özellikle subskapularis kası ayrıntılı olarak değerlendirilmelidir.

14. 
Servikojenik baş ağrısında ultrason eşliğinde yapılan trapezius kası interfasiyal bloğu: İki olgunun sunumu
Ultrasound-guided interfascial blocks of the trapezius muscle for cervicogenic headache: A report of two cases
Tulin Arıcı
PMID: 34671952  doi: 10.14744/agri.2020.08831  Sayfalar 278 - 281
Servikojenik baş ağrısı faset eklemler, intervertebral diskler, kaslar ve ligamentler gibi çeşitli yapılardan kaynaklanan bir baş ağrısıdır. Miyofasiyal tetik noktalar servikojenik baş ağrılı hastalarda yaygın bir nedendir ve ağrı ve sakatlığa katkı yapar. Bu raporda üst trapezius kasında tetik noktaları olan iki servikojenik baş ağrılı hastayı sunduk. Her iki hastaya ultrason eşliğinde trapezius kası interfasiyal bloğu uygulandı.

Vaka 1
79 yaşında bayan hasta üst trapezius kasındaki tetik noktaya bağlı baş ağrısı şikayeti ile başvurdu. Numerik Rating Skala (NRS) skoru 10'du. Hastaya ultrason eşliğinde trapezius kası interfasiyal bloğu uygulandı. İşlemden 30 dakika sonra NRS skoru 2 idi ve işlem sonrası 2 ay boyunca ağrısızdı.

Vaka 2
55 yaşında bayan hasta üst trapezius kasındaki tetik noktaya bağlı baş ağrısı şikayeti ile başvurdu. Numerik Rating Skala (NRS) skoru 8'di. Hastaya ultrason eşliğinde trapezius kası interfasiyal bloğu uygulandı. İşlemden 30 dakika sonra NRS skoru 3 idi ve işlem sonrası 2 hafta boyunca ağrısızdı.

Fasyanın yapısı enjekte edilen anestezi ajanların difüzyonunu kolaylaştırabilir ve interfasiyal enjeksiyonlar giderek daha fazla kullanılmaya başlamıştır. Biz tetik noktalara bağlı servikojenik baş ağrısında bu tedavi şeklinin pozitif etkiler yaratacağını düşünmekteyiz.