ISSN : 1300-0012   E-ISSN 2458-9446 Home      |      Contact      |      TR
 
 
Volume: 36  Issue: 1   Year: 2023
  Ağrı: 28 (2)
Volume: 28  Issue: 2 - 2016
Hide Abstracts | << Back
REVIEW
1.Ultrasound guided chronic pain interventions (Part II)
Taylan Akkaya, Alp Alptekin, Derya Özkan
PMID: 27225734  doi: 10.5505/agri.2016.05945  Pages 59 - 66
Artık rejyonal anestezi pratiğinde ultrasonografi (US) vazgeçilmez yardımcı görüntüleme tekniği olarak yerini almıştır. Ultrasonografi ile kas/iskelet, periferik ve nöraksial bölgelerin kronik ağrılı patolojilerde çeşitli invaziv girişimler yapmak olasıdır. Bu girişimler diagnostik bloklar, radyofrekans uygulamaları ve nörolitik ajanların uygulamaları olarak özetlenebilirler. Algolojik girişimler esnasında US; hedef dokuların görüntülenmesinde, uygulanan ilacın yayılımında, çevredeki vasküler yapıların görüntülenmesinde büyük kolaylıklar sağlar. Ayrıca US ile floroskopi ve bilgisayarlı tomografi uygulamaları esnasındaki radyasyon yayılımı söz konusu değildir. Kronik ağrı girişimlerinde US ile yayınlanan klinik çalışmalar umut vericidir. Ayrıca son yıllarda bu alandaki gelişmeler (ekojen iğneler, üç boyutlu US cihazları vd.) US’nin algoloji pratiğindeki kullanımının daha da yaygınlaşacağını düşündürmektedir. Bu derlemenin amacı, US eşliğinde yapılan çeşitli kronik ağrı girişimlerini gözden geçirmektir.
Henceforth, ultrasonography (US) is an indispensible imaging technique in regional anesthesia practice. With the guidance of US, various invasive interventions in chronic pain pathologies of the musculoskeletal system, peripheral and neuroaxial pathologies has become possible. The management includes diagnostic blocks as weel as radiofrequency ablation and institution of neurolythic agents. During these algologic interventions we are able to see the target tissue, the dispersion of the drug and all nearby vascular structures. Besides these the US also protects the team from ionic radiation that one encounters when using flouroscopy of computed tomography. Latest publication in this field show that applicability of US in chronic pain syndromes is rapidly expanding with a good future. The additional equipment (echogenic needles, 3-D US etc.) will also expands its applications in algology practice. This review highlights different applications of US in chronic pain conditions.

EXPERIMENTAL AND CLINICAL STUDIES
2.Preventive effect of dexketoprofen on postoperative pain
İsmail Kerem Gelir, Sacit Güleç, Dilek Ceyhan
PMID: 27225735  doi: 10.5505/agri.2015.08379  Pages 67 - 71
Amaç: Preventif analjezi ağrılı stimulusların preoperatif, intraoperatif ve postoperatif dönemde azaltılması olarak tanımlanır. Bu çalışmanın amacı tüm ameliyat boyunca uygulanan ketamin ile santral sensitizasyonu engelleyerek insizyon öncesi ve sonrası uygulanan deksketoprofen trometamolün preventif etkisini değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışma 50 hasta üzerinde yapıldı. Grup I e cerrahi insizyondan önce 50 mg deksketoprofen trometamol, Grup II e cerrahi insizyondan 10 dakika sonra aynı miktarda deksketoprofen trometamol verildi. Genel anestezi indüksiyonunu takiben tüm hastalara 0.50 mg kg-1 ketamine bolus yapıldı ve sonrasında 0,07 mg kg-1 h-1 infüzyon şeklinde ketamin verildi.
Bulgular: Her iki gruptaki Vizuel Analog Skala değerleri karşılaştırıldığında, Grup I de 1. ve 4. deki Vizuel Analog Skala değerleri Grup II ye göre anlamlı ölçüde düşüktü. Ek olarak morfin tüketimi 4,8,12 ve 24.saatlerde Grup I de Grup II ye göre anlamlı düşüktü.
Sonuç: Santral sensitizasyonu önlemek için ketamin ile birlikte insizyon öncesi uygulanan deksketoprofen insizyon sonrası uygulama ile karşılaştırıldığında daha düşük morfin tüketimi ve daha efektif analjezi sağlar.
Objectives: Preventive analgesia has been defined as reduction in noxious stimuli during preoperative, intraoperative, and postoperative periods. The aim of the present study was to prevent central sensitization by administering ketamine infusion throughout the surgical procedure. In addition, possible preventive effects of dexketoprofen when administered before and after incision were evaluated.
Methods: Fifty patients were included. Group I was administered 50 mg intravenous dexketoprofen prior to surgical incision, and Group II received the same amount 10 minutes after the incision had been made. Following induction of general anesthesia, all patients received a bolus of 0.50 mg/kg ketamine in 0.07 mg/kg/h intravenous infusion.
Results: When postoperative visual analog scale values were compared, values for Group I after 1 and 4 hours were significantly lower than those of Group II. In addition, morphine consumption at 4, 8, 12, and 24 hours was significantly lower in Group I.
Conclusion: Combined with the prevention of central sensitization with ketamine, administration of dexketoprofen prior to incision led to a lower rate of morphine consumption and more effective analgesia than post-incision administration.

3.Comparison of education and balneotherapy efficacy in patients with fibromyalgia syndrome: A randomized, controlled clinical study
Burhan Fatih Koçyiğit, Ali Gür, Özlem Altındağ, Ahmet Akyol, Savaş Gürsoy
PMID: 27225736  doi: 10.5505/agri.2015.77699  Pages 72 - 78
Amaç: Fibromiyalji, kronik yaygın kas iskelet ağrısı ile karakterize bir hastalıktır. Tedavide farmakolojik ve non-farmakolojik yöntemler kullanılmaktadır. Bu çalışmayı planlarken amacımız, balneoterapinin FMS’de tedaviye katkısını eğitim ile karşılaştırarak belirlemekti.
Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda, fibromiyalji sendromu tanısı almış olan 66 hasta randomize olarak ikiye ayrıldı, balneoterapi ve kontrol grubu olarak isimlendirildi. Her iki gruptaki hastaya fibromiyalji sendromu hakkında eğitim verildi. Balneoterapi grubundaki hastalara haftada 5 gün toplam 21 seans 34,8 derece termomineral su ile kaplıca tedavisi uygulandı. Hastalar aynı hekim tarafından tedavi başlangıcında, 15. gün, 1. ay, 3. ay ve 6. ayda görsel analog skala, hassas nokta sayısı, fibromiyalji etki sorgulaması, modifiye yorgunluk etki skalası ile değerlendirildi.
Bulgular: Her iki gruptaki hastalarda başlangıç değerlendirmelerine göre tüm parametrelerde istatistiksel olarak anlamlı derecede düzelme saptandı. Balneoterapi grubu, kontrol grubuna göre ilk 3 aylık takipte tüm parametrelerde üstündü. 6. aydaki takipte hassas nokta sayısı ve modifiye yorgunluk etki skalası dışındaki parametrelerde üstünlük devam etmekteydi.
Sonuç: Sonuç olarak hasta eğitimi ile balneoterapi tedavisinin birlikte kullanımının, 6 aylık takipte tek başına eğitime göre daha fazla klinik fayda sağladığı görüldü.
Objectives: Fibromyalgia is a disease characterized by chronic, widespread pain. Pharmacological and non-pharmacological treatment methods are used. The aim of the present study was to determine the effect of balneotherapy on treatment of fibromyalgia syndrome, compared with education alone.
Methods: A total of 66 patients diagnosed with fibromyalgia syndrome were randomly separated into balneotherapy and control groups. Patients in both groups were informed about fibromyalgia syndrome. In addition, the balneotherapy group received 21 sessions of spa treatment with 34.8 °C thermomineral water, attending the spa 5 days a week. Patients were evaluated by visual analogue scale, tender point count, fibromyalgia impact questioning, and modified fatigue impact scale at initiation of treatment on the 15th day, 1st month, 3rd month, and 6th month. Evaluations were performed by the same doctor.
Results: Statistically significant improvement was detected in all parameters, compared to starting evaluation, in both groups. Most improved results among all parameters were observed in the balneotherapy group on the first 3-month follow-up. In addition, all parameters beyond tender point count and modified fatigue impact were improved on 6-month follow-up.
Conclusion: It was concluded that addition of balneotherapy to patient education has both short- and long-term beneficial effects on female patients with fibromyalgia.

4.Short-term efficacy of joint and soft tissue injections for musculoskeletal pain: An interventional cohort study
Hamza Sucuoğlu, Sibel Süzen Özbayrak, Murat Uludağ, Şansın Tüzün
PMID: 27225737  doi: 10.5505/agri.2015.48802  Pages 79 - 88
Amaç: Muskuloskeletal enjeksiyonlar konservatif tedaviye dirençli olgularda sıklıkla kullanılmaktadır. Eklem veya yumuşak doku (YD), kortikosteroid (KS) veya lokal anestezik (LA) enjeksiyonları kas-iskelet ağrısını gidermek için kullanılabilir. Bu çalışmada, Mİ’ların farklı eklem ve YD bölgelerinde ağrı tedavisi üzerine kısa dönem etkinliği değerlendirildi.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, girişimsel prospektif kohort olarak tasarlandı. Konservatif tedavi yöntemlerine dirençli 18 yaş üzeri hastalara, kas iskelet patolojilerine göre eklem ve YD enjeksiyonları yapılmıştır. Hastaların, istirahat ve aktivite sırasındaki ağrıları başka bir doktor tarafından visual analog skalası (VAS) ile tedavi öncesi, tedavi sonrası 3. haftada değerlendirildi. Çalışmanın sonunda, yedi enjeksiyon bölgesine göre (miyofasyal tetik noktalar, omuz, diz, lateral epikondil, plantar fasya, lomber ve kuyruk sokumu) analiz yapıldı.
Bulgular: Enjeksiyon çalışmaya dahil edilen 250 hastanın 225’ine uygulandı. 94’ü kadın, toplam 128 hasta çalışmayı tamamladı. Tedavi öncesi ve sonrası istirahat VAS değerleri sırasıyla 4.35±1,49 ve 1,74±1,63 idi. Tedavi öncesi ve sonrası aktivite VAS değerleri sırasıyla 8.41±1.33 ve 4.04±2,37 idi. İstirahat ve aktivite VAS değerlerinde değişiklikler anlamlıydı (p<0.05). Ayrıca ağrıdaki düzelme tedavi sonrası tüm enjeksiyon bölgelerinde gözlenmiştir (p<0.05).
Sonuç: Muskuloskeletal enjeksiyonlar ile tüm enjeksiyon bölgelerinde 3 haftalık dönemde ağrı skorlarında anlamlı düzelme gözlendi. LA veya KS enjeksiyonları eklem ve YD’larda, kısa dönemde ağrı tedavisinde güvenli ve etkin bir şekilde kullanılabilir.
Objectives: Musculoskeletal injections (MIs) are frequently used in conservative treatment-resistant cases. Joint or soft tissue (ST) corticosteroid (CS) or local anesthetic (LA) injections can be used to relieve musculoskeletal pain. Assessed in the present study was the short-term efficacy of MIs for pain relief, as was the relative efficacy of injections in various joint and ST sites.
Methods: An interventional prospective cohort design was employed in the present study. Joint or ST injections for musculoskeletal pathologies were performed in patients over 18 years of age who were resistant to conservative treatment methods. Pain during rest and activity were evaluated using visual analog scale (VAS) by different clinicians prior to treatment and 3 weeks after. At the end of the study, efficacy at 7 injection sites (myofascial trigger points, shoulder, knee, lateral epicondyle, plantar fascia, lumbar, and coccyx regions) was analyzed.
Results: Injections were administered to 225 of the 250 patients included. A total of 128 patients, of whom 94 were female, completed the study. Resting VAS values before and after treatment were 4.35±1.49 and 1.63±1.74, respectively. Activity VAS values before and after treatment were 8.41±1.33 and 4.04±2.37, respectively. Changes in resting and activity VAS values were significant (p<0.005). Significant reductions in pain were observed at all injection sites following treatment.
Conclusion: Significant improvement in pain scores was observed 3 weeks after injections among all injection sites. LA or CS injections can be used safely and efficiently for pain relief over short time periods.

5.Validity and reliability study of sedation diagnosis method comfort scale
Dilek Beytut, Zümrüt Başbakkal, Bülent Karapınar
PMID: 27225738  doi: 10.5505/agri.2015.24471  Pages 89 - 97
Amaç: Bu çalışma Konfor Skalası’nın ülkemizde geçerlik ve güvenirliğini incelemek amacıyla metodolojik betimleyici planda yapıldı.
Gereç ve Yöntem: Çalışma Şubat 2009-Haziran 2010 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin Çocuk Yoğun Bakım Ünitesi’nde yürütüldü. Araştırmanın örneklemini Çocuk Yoğun Bakım Ünitesi’nde yatan, mekanik ventilatör desteği alan çocuklardan (n=37) elde edilen 84 gözlem oluşturdu. Araştırmanın verileri Çocuk Bilgi Formu, Konfor Skalası, Visuel Analog Scale (VAS) kullanılarak toplandı. Gözlemler birbirinden bağımsız üç araştırmacı tarafından aynı anda hastanın yüzünün ve vücudunun net bir şekilde görülebildiği bir noktada iki dakika içinde yapıldı. Ölçeğin dil geçerliği, kapsam geçerliği yapıldıktan sonra, primer ve yardımcı araştırmacının gözlemlerinden elde edilen verilerle ölçek güvenirlik testleri (cronbach alfa katsayısı, madde analizi), gözlemler arası ve gözlemler içi güvenirlik testleri ve korelasyon incelemeleri yapıldı.
Bulgular: Ölçeğin Cronbach Alfa Katsayısı.77 olarak belirlendi. Madde analizi sonuçlarına göre madde-toplam korelasyonları yeterli düzeyde yüksek bulundu. Ölçeğin tüm maddeleri için gözlemciler arası uyumun ne derece anlamlı olduğu belirlemek için yapılan analizde ağılıklı/ağırlıklandırılmış Kappa değerlerinin.703 ile.888 arasında değiştiği görüldü. Benzer ölçek güvenirliği için yapılan incelemede primer araştırmacı ile yardımcı araştırmacı arasındaki Konfor Skalası puanları arasında (r=.961 p<.000), ve KONFOR skalası VAS puanları arasında (r=.775 p<.000, =.786 p<.000) pozitif yönde güçlü bir ilişki olduğu saptandı.
Sonuç: Konfor Skalası’nın Çocuk Yoğun Bakım Ünite’lerinde yatan mekanik ventilatöre bağlı ve sedatize edilmiş çocukların sedasyon düzeylerini geçerli ve güvenilir bir yöntemle ölçmeyi sağladı sonucuna varılmıştır. Türkiye’de geçerliği ve güvenirliği ilk defa yapılmış ve kullanılmaya başlamıştır.
Objectives: The aim of the present methodological descriptive study was to test the validity and reliability of the COMFORT scale.
Methods: The study was conducted at a pediatric critical care unit at a university hospital between February 2009 and June 2010. Study sample included 84 pediatric patients (n=37) receiving mechanical ventilation. Data were collected via child information form, COMFORT scale, and visual analog scale (VAS). Having been assured of the language and context validity of the scale, researchers conducted reliability tests (Cronbach’s alpha coefficient, item analysis), inter- and intra-observer reliability tests, and correlation analyses based on the data obtained during their own observations.
Results: Cronbach’s alpha coefficient was 0.77. Results of the item analysis indicated that item-total correlations were satisfactorily high. Significance of inter-observer agreement was analyzed for each item, and it was found that weighted kappa values varied between 0.703 and 0.888. Convergent validity tests demonstrated a positive strong correlation between COMFORT scale scores of the primary researcher and the assistant researchers (r= 0.961, p<0.000), and between the scores of the COMFORT scale and the VAS (r= 0.775, p<0.000; r=0.786, p<0.000).
Conclusion: It was concluded that the COMFORT scale was a valid and reliable method of measuring sedation levels of children receiving mechanical ventilation and being sedated in a pediatric critical care unit.

6.Effects of peroperative intravenous paracetamol and lornoxicam for lumbar disc surgery on postoperative pain and opioid consumption: A randomized, prospective, placebo-controlled study
Serhat Bilir, Bülent Serhan Yurtlu, Volkan Hancı, Rahşan Dilek Okyay, Gülay Erdoğan Kayhan, Hilal Peri Ayoğlu, Işıl Özkoçak Turan
PMID: 27225739  doi: 10.5505/agri.2015.45220  Pages 98 - 105
Amaç: Bu randomize plasebo kontrollü araştırmanın amacı peroperatif lornoksikam ve parasetamol kullanımının postoperatif analjezik etkilerini karşılaştırmaktır.
Gereç ve Yöntem: ASA I-II risk grubunda tek seviye lomber diskektomi yapılması planlanan 60 hasta çalışmaya alındı. Hastalara 1000 mg parasetamol (Group P), 8 mg lornoksikam (Grup L) veya salin (Grup S) uygulandı (her grupta n=20). Tüm hastalarda aynı anestezi indüksiyonu ve idamesi uygulandı. Postoperatif analjezi o gruptaki analjezikle devam ettirildi. Kurtarıcı analjezik olarak Hasta Kontrollü Analjezi cihazıyla intravenöz meperidin verilmesi sağlandı. Nümerik Ağrı Skoru (NAS), ilk analjezi istek zamanı ve kümülatif meperidin kullanımı postoperatif olarak kaydedildi. Araştırmanın primer değişkeni ilk postoperatif saateki NAS olarak belirlendi. İkincil değişken olarak postoperatif 24 saatte tüketilen opioid miktarı belirlendi.
Bulgular: İlk postoperatif saatte Grup L’deki NAS [4 (0-8)], Grup P [6(0-7)] ve Grup S’deki [6(0-9)] NAS skorlarından anlamlı olarak daha düşüktü (p<0.016). Diğer gruplarla karşılaştırıldığında Grup L’deki ilk analjezik istek süresi daha uzundu (p<0.016). Kümülatif meperidin kullanımı postoperatif 2-12 ve 24. saatlerde Grup L’de diğer iki gruba göre daha azdı (p<0.016). Aynı zaman dilimlerinde Grup P ve S benzer bulgulara sahipti.
Sonuç: Preoperatif lornoksikam uygulaması erken postoperatif ağrı skorlarını parasetamole göre daha iyi düşürür.
Objectives: The aim of the present randomized, placebo-controlled study was to compare postoperative analgesic effects of peroperative paracetamol and lornoxicam administration.
Methods: Sixty adult patients with American Society of Anesthesiologists (ASA) risk classification I-II, who would undergo single-level lumbar discectomy under general anesthesia, were enrolled. Patients were administered either 1000 mg paracetamol (Group P), 8 mg lornoxicam (Group L), or saline (Group C) prior to induction of anesthesia (n=20 for all groups). All patients were administered the same anesthesia induction and maintainance. Postoperative analgesia was maintained with the same analgesic drug in each group. Rescue analgesia was supplied with intravenous meperidine delivered by a patient-controlled analgesia device. Numeric rating score (NRS) results, first analgesic demand time, and cumulative meperidine consumption were recorded postoperatively. Primary outcome was NRS at first postoperative hour. Secondary outcome was measure of opioid consumption during first 24 postoperative hours.
Results: At first postoperative hour, NRS of Group L [4 (0-8)] was lower than NRSs of Groups P and C [6(0-7); 6(0-9), respectively; p<0.016]. Time to first analgesic demand of Group L was longer, compared with those of the other groups (p<0.016). Cumulative postoperative meperidine consumption in Group L was less than those of Groups P and C at 2-, 12-, and 24-hour time intervals (p<0.016), while Groups P and C had similar findings for the same time intervals.
Conclusion: Preoperative lornoxicam administration decreased early postoperative pain scores more effectively than paracetamol.

CASE REPORTS
7.Two cases of primary stabbing headache
Murat Guntel, Ozge Hurdogan, Derya Uluduz, Taskin Duman
PMID: 27225740  doi: 10.5505/agri.2015.26680  Pages 106 - 108
Primer saplanıcı baş ağrısı; saniyeler süren nadir ve şiddetli bir başağrısıdır. Ağrı özellikle trigeminal sinirin birinci dalı boyunca hissedilir ve günde bir veya birkaç günde bir gelen bir veya birkaç kez tekrarlayan saplanma atakları şeklinde ortaya çıkar. Primer saplanıcı başağrısı yıllardır bilinmekle birlikte tanı için klinisyenin sorgulaması gereklidir. Primer saplanıcı başağrısının tanısını koymada diğer olası nedenlerin dışlanması önemlidir. İndometazin klasik olarak ilk tedavi seçeneğidir ancak olguların %35’e yakını tedaviye direnç gösterir. Son yıllarda cyclooxygenase-2 inhibitörleri, gabapentin, nifedipine, parasetamol, ve melatonin tedavisinin etkinliğini destekleyen çalışmalar bildirilmektedir.
Primary stabbing headache is an excruciating and relatively rare type of headache that typically lasts for only a few seconds. Pain is predominantly felt in the distribution of the first division of the trigeminal nerve and can be experienced as single stabs or as a series of stabs, either per day or every few days. Primary stabbing headache has been well-defined for decades and must be kept in mind during diagnosis. Exclusion of other possible causes is necessary in order to establish diagnosis. Indomethacin has classically been considered the first treatment option, but therapeutic failure occurs in up to 35% of cases. Recent studies have suggested that cyclooxygenase-2 inhibitors, gabapentin, nifedipine, paracetamol, and melatonin are also effective treatments.

8.A case of painful legs and moving toes syndrome treated with gabapentin
Sibel Güler, Selçuk Yavuz, Engin Nakuş, Yüce Doğru
PMID: 27225741  doi: 10.5505/agri.2015.35229  Pages 109 - 112
Elli sekiz yaşında kadın hasta iki yıl önce başlayan her iki alt ektremitede ağrı ve ayak parmaklarında belirgin istemsiz hareketler yakınmaları ile değerlendirildi. Nörolojik muayenesinde bilateral alt ekstremite parmaklarında hastanın istemli olarak durdurabildiği fleksiyon/ekstansiyon, abduksiyon/addüksiyon şeklinde gözlenen kıvrılma hareketleri dışında özellik saptanmadı. Etyolojisine yönelik incelemelerde lomber vertebra MRG’sinde L3-4 ve L4-5 diskinde dural keseye ve nöral elemanlara kısmi bası oluşturan posterior anüler taşma saptandı. Elektromiyografide sağ EDB kasından 200 mV ve 1 Hz frekansta yapılan incelemede semiritmik tekrarlayıcı hareketler saptandı. Hastaya 1200 mg/gün gabapentin tedavisi kademeli arttırılarak başlandı. Tedavi sonrasında ağrıları, ayakları ve ayak parmaklarında saptanan istemsiz hareketlerde belirgin gerileme izlendi. PMLT tedavisinde GABA’erjik ajanlar son derece etkilidir. Burada nadir olarak gözlenmesi sebebiyle klinik ve elektrofizyolojik bulgular ile ağrılı ayaklar ve hareketli parmaklar sendromu olarak tanımlanan bir olgu sunuma değer bulunmuştur.
A 58-year-old woman was evaluated following complaints of pain in both lower extremities and brief involuntary movements in her toes, which had begun 2 years prior. No signs were present beyond a curling, flexion/extension, abduction/adduction movement in the toes of both lower extremities, voluntarily stoppable during neurologic examination. During investigation into etiology, lumbar vertebrae MRI revealed a posterior annular protrusion causing partial compression of the dural sac and neural elements by the L3-4 and L4-5 discs. Semirhythmic repetitious movements were detected on electromyography performed on right extensor digitorum brevis (EDB) muscle with 200 mV and 1 Hz frequency. Patient was put on a gradually increased dose of gabapentin, starting at 1200 mg/day. A brief regression in pain and involuntary movements in feet and toes was observed. GABAergic agents are very effective treatment of painful legs and moving toes syndrome. The present clinically and electrophysiologically diagnosed case was considered worth reporting, as painful legs and moving toes syndrome is a very rare condition.

9.Application of spinal anesthesia in a pediatric patient with Duchenne’s muscular dystrophy
Özlem Özmete, Mesut Şener, Esra Çalışkan, Anış Arıboğan
PMID: 27225742  doi: 10.5505/agri.2016.40316  Pages 113 - 117
Duchenne musküler distrofi (DMD) progresif seyreden nöromusküler bir hastalıktır. En sık rastlanan ve en ciddi musküler distrofi formu olmakla birlikte mevcut kas güçsüzlüğü, kardiyak ve pulmoner tutulum nedeniyle anestezi uygulaması önemlidir. Bu olgu sunumunda iki yaşında DMD’li erkek hastada iki taraflı inguinal herni onarımı nedeniyle başarılı şekilde uygulanan pediatrik spinal anestezi yöntemi tartışılmıştır. Duchenne musküler distrofi gibi artmış genel anestezi riski taşıyan seçilmiş pediatrik olgularda spinal anestezi uygulamasının genel anesteziye göre daha iyi bir alternatif olduğunu düşünüyoruz..
Duchenne’s muscular dystrophy (DMD) is a neuromuscular disease with a progressive course. It is the most common and most severe muscular dystrophic disorder for which the application of anesthesia is critical, due to muscle weakness, and cardiac and pulmonary involvement. Successful application of spinal anesthesia in a 2-year-old boy with DMD undergoing bilateral inguinal hernia repair is described in the present report. It is proposed that spinal anesthesia is an effective alternative to general anesthesia in certain pediatric patients, including those with DMD, for whom general anesthesia poses increased risk.

LETTER TO THE EDITOR
10.Cluster-like headache due to metformin therapy
Çetin Kürşad Akpınar, Selvet Erdoğan, Tuğba Yazıcı, Taner Özbenli
PMID: 27225743  doi: 10.5505/agri.2015.73792  Page 118
Küme baş ağrısı 15-180 dakika süreli, göz ve göz çevresinde şiddetli ağrı ile karakterizedir ve trigeminal otonomik sefaljilerin bir üyesidir. Bu yazıda 47 yaşında kadın hastada metformin tedavisine bağlı olarak gelişen küme benzeri baş ağrısı sunuldu. Yan etki olarak baş ağrısı gözlenen çok geniş sayıda ilaç vardır.
Cluster headache is characterized by severe orbital or periorbital pain with a duration of 15-180 minutes and it is a member of trigeminal autonomic cephalalgias. We report the case of an 47-year-old woman who cluster-like headache due to metformin therapy. There are a large number of drugs inducing headache as an adverse reaction.

11.A case of drug-resistant chronic cluster headache who response pregabalin
Çetin Kürşad Akpınar, Selvet Erdoğan
PMID: 27225744  doi: 10.5505/agri.2015.94547  Page 119
Küme baş ağrısı, süresi 15-180 dakika süren, göz ve göz çevresinde şiddetli ağrı ile karakterizedir. Aralıklı küme baş ağrısı haftalar veya aylar sürerken, kronik küme baş ağrısı atağı düzelme olmaksızın 1 yıldan fazla surer. Küme baş ağrısı yönetimi akut ve profilaktik tedavi olarak ikiye ayrılır. Biz pregabalin’e yanıtlı, ilaca dirençli 38 yaşında erkek kronik küme baş ağrısı olgusu sunduk (Olgunun fiziksel ve nörolojik muayenesi, manyetik rezonans görüntüleme ve kan tetikleri normaldi).
Cluster headache is characterized by severe orbital or periorbital pain with a duration of 15-180 minutes. Episodic cluster headache occurs in clusters of weeks to months duration, whereas chronic cluster headache attacks occur for more than 1 year without remissions. Management of cluster headache is divided into acute attack treatment and prophylactic treatment. We report the case of an 38-year-old man who drug-resistant chronic cluster headache who response pregabalin (Physical and neurological examinations, magnetic resonance imaging and blood examinations were normal).



   
Copyright © 2024 The Journal of The Turkish Society of Algology, All Rights Reserved.