Amaç: Hyaluronik asit (HA) kalça osteoartriti (OA) tedavisinde intraartiküler olarak kullanýlmaktadýr. Bu çalýþmanýn amacý, floroskopik lateral yaklaþýmla intraartiküler HA enjeksiyonunun, ileri evre kalça OA’lý hastalarda etkinliðini saptamaktýr.
Gereç ve Yöntem: Ýleri evre kalça OA’lý 21 hasta çalýþmaya alýndý. Tüm hastalara lateral yaklaþýmla floroskopi kýlavuzluðunda birer hafta ara ile 3 kez 2.5 ml HA enjeksiyonu yapýldý. Hastalarýn tedavi öncesi ve son enjeksiyondan sonra 1., 3. ve 6. aylarda özürlülük
(Lequesne indeks), aðrý (Vizuel analog scale-VAS) skorlarý ve analjezik tüketimleri deðerlendirildi.
Bulgular: Lequesne indeksi ve VAS aðrý skorlarý 1., 3., ve 6. aylarda baþlangýç deðerlerine göre istatiksel olarak anlamlý azaldý (p<0.001). Analjezik tüketimi 1. ve 3. aylarda baþlangýç deðerine göre istatistiksel olarak azalýrken (p<0.05), 6. ayda analjezik tüketiminde fark saptanmadý (p>0.05). Herhangi bir yan etki gözlenmedi.
Sonuç: Sonuç olarak, floroskopi eþliðinde, þiddetli kalça OA’sýnda lateral yaklaþýmla HA enjeksiyonu etkili ve emniyetli bir uygulamadýr.

Objectives: Hyaluronic acid (HA) is used for intraarticular treatment of hip osteoarthritis (OA). The objective of this study was to determine the efficacy of intraarticular injection of HA through a lateral approach under fluoroscopic control for advanced hip OA.
Methods: The study included 21 patients with advanced hip OA. All patients received 2.5 ml HA injection once a week for 3 weeks by lateral approach under fluoroscopic control. Disability (Lequesne index), pain scores (visual analog scale-VAS) and analgesic use of patients were assessed before treatment and 1, 3 and 6 months after the treatment.
Results: Lequesne index and VAS pain scores measured 1, 3 and 6 months after treatment were significantly lower compared to baseline scores (p<0.001). Although analgesic use was significantly reduced 1 and 3 months after treatment compared to baseline (p<0.05), no difference was determined in analgesic use at the 6th month (p>0.05). No side effect was observed.
Conclusion: In conclusion, intraarticular HA injection through a lateral approach under fluoroscopic control was shown to be a safe and effective method for patients with advanced hip OA.

Abstract | Full Text PDF

Amaç: Bu çalýþmanýn amacý, birincil olarak müzik ile tedavinin postoperatif aðrýdaki etkisi ve ikincil olarak postoperatif aðrýdaki etkinlik süresini incelemektir.
Gereç ve Yöntem: Çalýþmaya, 20-40 yaþ arasý, genel anestezi planlanmýþ 70 elektif sezaryen ameliyatý olan hasta alýndý. Her grupta 35 hasta olmak üzere hastalar bilgisayar yardýmýyla iki gruba ayrýldý. Grup 1’de hastalar kulaklýk ile ameliyattan sonra bir saat boyunca hoþlandýklarý müziði dinlediler. Grup 2’de ise hastalara ayný dönemde herhangi bir müzik dinletilmedi. Postoperatif bakým ünitesinde hastalara intravenöz hasta kontrollü analjezi (HKA) cihazý baðlandý. HKA cihazý, tramadol 3 mg ml-1 ile hazýrlandý ve bolus 20 mg, kilitli kalma süresi 15 dk ve 4 saatlik maksimum doz 150 mg olarak ayarlandý ve 24 saat devam ettirildi. Visual Analog Skala (VAS) skorlarý ile tramadol tüketimleri 4., 8., 12., 16., 20. ve 24. saatlerde kayýt edildi.
Bulgular: Grup 1’de HKA cihazýndaki alým sayýlarý ve tramadol tüketim miktarlarý postoperatif 4. saatte anlamlý olarak düþüktü (p<0.05). 24 saatlik total tramadol tüketim miktarlarý ve ek analjezik tüketim miktarlarý Grup 1’de, Grup 2 ile kýyaslandýðýnda anlamlý olarak düþüktü (p<0.05). Tüm VAS deðerleri Grup 1’de, Grup 2 ile kýyaslandýðýnda anlamlý olarak düþüktü.
Sonuç: Sonuç olarak, postoperatif müzik ile tedavi ilk dört saat analjezik tüketimini ve 24 saat süresincede postoperatif aðrý þiddetini azaltmaktadýr.

Objectives: The aim of this study was first to find out the effect of music therapy on postoperative analgesia and second to determine the duration of its effect.
Methods: Seventy patients who were undergoing elective cesarean delivery were enrolled. The patients were randomly allocated into two groups as follows: In Group 1, patients listened to music through a headphone for one hour after surgery, while in Group 2, patients did not listen to any music during the same period. In the postanesthesia care unit, patients were connected to a Patient Controlled Analgesia (PCA) device. The PCA device (tramadol 3 mg/ml) was set to deliver a bolus of 20 mg, with a lockout interval of 15 min and 4-hour maximal dose of 150 mg. Postoperative pain was assessed with a visual analog scale (VAS) and consumption of tramadol was recorded at 4, 8, 12, 16, 20 and 24 hours.
Results: There was a significant decrease in Group 1 with respect to PCA delivery frequency at the 4th hour postoperatively (p<0.05). Concerning the postoperative tramadol consumption, values measured at the 4th hour were significantly lower in Group 1 (p<0.05). The total amount of tramadol consumption and additional analgesic use in the postoperative 24 hours were again lower in Group 1 when compared with Group 2 (p<0.05). All VAS values were lower in Group 1 when compared with Group 2 (p<0.05).
Conclusion: We suggest that music therapy given after surgery decreases postoperative pain in the first 24 hours and the analgesic consumption during the first four hours.

Abstract | Full Text PDF

Amaç: Prospektif, randomize, çift-kör çalýþmamýz sezaryen için intratekal levobupivakaine ilave edilen fentanil ve morfinin postoperatif aðrý üzerine etkisini deðerlendirmek amacýyla yapýldý.
Gereç ve Yöntem: Hastanemiz etik kurul onayý ve hastalarýn yazýlý onaylarý alýndýktan sonra sezaryen ameliyatý geçirecek ASA I-II grubunda, spinal anestezinin kontrendike olmadýðý ve lokal anestezik duyarlýlýðý olmayan 60 olgu çalýþmaya alýndý. Hastalar 2 gruba ayrýldý. I. gruba (Grup M, n=30) intratekal 10 mg %5 levobupivakain + 0.1 mg morfin, II. guruba (Grup F, n=30) intratekal 10 mg %5 levobupivakain + 20 mcgr fentanil uygulandý. Postoperatif ilk analjezi gereksinimine kadar geçen efektif analjezi süresi, modifiye Bromage skalasýna göre motor bloðun tamamen ortadan kalkma süresi, hastalarýn ek analjezik ihtiyacý, kullanýlan ek analjezik miktarý, yan etkiler ve postoperatif hasta memnuniyeti deðerlendirilerek kaydedildi.
Bulgular: Morfin grubunda ek analjezi istem süresi fentanil grubuna göre anlamlý derecede daha uzun olarak belirlendi (p<0.001). Morfin grubunda intraoperatif ve postoperatif komplikasyon sýklýðý fentanil grubuna göre anlamlý derecede daha yüksek olduðu belirlendi (p<0.05). Fentanil grubunda istenen ilaç miktarý, sunulan ilaç miktarý ve kullanýlan analjezik miktarý deðerleri morfin grubuna göre anlamlý derecede daha yüksek bulundu (p<0.001). Morfin grubunda hasta memnuniyeti ve baþkasýna tavsiye etme fentanil grubuna göre anlamlý derecede daha yüksek tespit edildi (p<0.01).
Sonuç: Çalýþmamýzda sezaryenlerde intratekal levobupivakaine eklenen morfin ve fentanilin yan etki insidansýnýn morfin grubunda fentanil grubundan daha yüksek olmasýna raðmen postoperatif ek analjezi ihtiyacýnýn çok daha az olduðunu ve uzun süreli aðrýsýz geçirilen postoperatif dönemin anneler için tercih sebebi olduðu sonucuna vardýk.

Objectives: Our prospective, randomized, double-blind study aimed to detect the effect of intrathecal levobupivacaine combined with fentanyl or morphine on the postoperative analgesia in patients undergoing cesarean section.
Methods: After approval by the hospital ethics committee and obtaining written informed consent, ASA I-II parturients undergoing elective cesarean section were enrolled in this study. None of the patients had any contraindication for spinal anesthesia or sensitivity to local anesthetics. Patients were randomly assigned in a double-blinded fashion to receive either intrathecal 10 mg 5% levobupivacaine + 0.1 mg morphine (Group M, n=30) or 10 mg 5% levobupivacaine + 20 mcg fentanyl (Group F, n=30). The onset of sensorial block and anesthesia, interval of effective analgesia until the first analgesic requirement, disappearance of motor block according to modified Bromage scale, duration of spinal analgesia, additional analgesic requirement, amount of additional analgesic, adverse effects, and postoperative patient satisfaction were recorded.
Results: The additional analgesic requirement period was significantly longer in Group M than Group F (p<0.001). Intraoperative and postoperative complications were significantly higher in Group F than Group M (p<0.05). Intended, delivered and total analgesic amount values were significantly higher in Group F than Group M (p<0.001). Patient satisfaction and presentation elsewhere were significantly higher in Group M than Group F (p<0.01).
Conclusion: Despite more adverse effects, additional analgesic requirement is lower in Group M, and the long-term painless postoperative period accounts for the choice by mothers.

Abstract | Full Text PDF

Amaç: Kök kanal tedavisinin baþarýsýnda postoperatif aðrýnýn varlýðý ve kontrolü oldukça önemlidir. Bu çalýþmada, endodontik tedavi sýrasýnda ve sonrasýnda oluþabilecek postoperatif aðrý sýklýðý ve yoðunluðunu etkileyen faktörler araþtýrýldý.
Gereç ve Yöntem: Çalýþmaya 128 hasta dahil edildi. Diþler tiplerine, lokalizasyonlarýna ve vitalitelerine göre gruplandýrýldý. Kanallar Hero-shaper ile crown-down yöntemiyle geniþletildi ve lateral kondanzasyon tekniði ile dolduruldu. Hastalarýn postoperatif 12. saat ve 1., 3., 7. ve 15. günlerde Visual Analogue Scale (VAS) skorlarý alýnýp kaydedildi ve istatistiksel olarak deðerlendirildi.
Bulgular: Tedavi sonrasý duyulan postoperatif aðrý skorlarýnda, tüm zamanlarda, devital diþlerde vital diþlere göre istatistiksel olarak anlamlý bir yükseklik vardý. VAS aðrý skoru, tedavi baþlangýcýnda anterior ve molar diþler arasýnda (p=0.012), tedaviden 3, 7 ve 15 gün sonra ise premolar ve molar diþler arasýnda istatistiksel olarak anlamlý farklýlýk gösteriyordu (sýrasýyla p=0.002, p=0.006, p=0.048). Diþ lokalizasyonlarýna göre ise postoperatif 3., 7. ve 15. günlerde VAS skorlarý diþi mandibulada yer alanlarda daha yüksek bulundu (sýrasýyla p=0.014, p=0.036, p=0.023).
Sonuç: Postoperatif aðrý deðerlendirmelerinde diþ tipi, lokalizasyonu ve vitalitesinin önemli olduðu sonucuna varýldý. Ayrýca tedavi yaklaþýmlarý esnasýnda etkili olan faktörlerin bir bütün olarak deðerlendirilmesi hasta memnuniyeti, iþ yükü ve maaliyetler
üzerine olumlu katkýlar saðlayacaktýr.

Objectives: The control of postoperative pain is very important for the success of root canal treatment. The aim of this study was to research the factors that affect pain periods and pain intensity during and after endodontic treatment.
Methods: The study included 128 patients. The teeth were grouped according to their type, location and vitality. Root canals were prepared by Hero-shaper and crown-down methods, and filled by lateral condensation. The postoperative 12th hour and postoperative 1st, 3rd, 7th and 15th day Visual Analog Scales (VAS) scores of the patients were recorded and analyzed by statistical methods.
Results: After treatment, the postoperative pain scores were statistically higher in devital than vital teeth. VAS pain score demonstrated statistical differences at the beginning of the treatment between anterior and molar teeth (p=0.012) and also at 3, 7 and 15 days after treatment between premolar and molar teeth (p=0.002, p=0.006, p=0.048, respectively). According to the localization of teeth, on the 3rd, 7th and 15th postoperative days, VAS scores were the highest in the mandibular teeth (p=0.014, p=0.036, p=0.023).
Conclusion: In postoperative pain evaluation, type, localization and vitality of teeth were determined as important. In addition, analysis of the factors that affect treatment as a whole will positively impact the issues of patient satisfaction, workload and cost.

Abstract | Full Text PDF

Progresif sistemik sklerozis etyolojisi belli olmayan multisistemik bir hastalýktýr. Sistemlere ait fonksiyonel bozukluklar anestezi uygulamasýnda güçlüklere sebep olmaktadýr. Ayak amputasyonu planlanan gastrointestinal ve kardiyak tutulumu mevcut progresif sistemik sklerozisli aðýr kaþektik olguda kombine femoral siyatik sinir bloðu uygulayarak stabil bir hemodinami ile operasyon saðlamayý amaçladýk. Yaygýn dolaþým bozukluðu sebebiyle sol ayak amputasyonu için operasyon planlanan 63 yaþýndaki kadýn olgunun, gastrointestinal tutulumu nedeniyle ileri derecede kaþektik (22 kg), kardiyak tutulumu nedeniyle atriyoventriküler tam bloðu ve pulmoner ek hastalýklarý vardý. Aðýz açýklýðý kýsýtlý olan olguda olasý havayolu güçlüðü, aspirasyon ve hipotansiyon riskleri nedeni ile genel veya santral blok uygulanamadý ve kombine siyatik femoral blok planlandý. Gerekli preoperatif deðerlendirme yapýldýktan sonra altýnda önce Labat tekniði ile 3 mL %7.5’luk levobupivakain, 1 mL %2’lik lidokain ve 11 mL %0.09’luk NaCl eklenerek toplam 15 mL volüm ile siyatik sinir bloðu, ayný dozlarda femoral sinir bloðu gerçekleþtirildi. Operasyonda ek analjezik desteði gerekmedi, hemodinami stabil seyretti. Postoperatif 8. saatte aðrýsý baþlayan hastaya hasta kontrollü analjezi aygýtý ile tramadol infüzyonu uygulandý. Hasta 10 gün sonra taburcu edildi. Genel anestezi veya santral blok uygulamalarýnýn kontrendike olduðu, olgumuzda olduðu gibi gastrointestinal ve kardiyak tutulumu mevcut, ileri derecede kaþektik yüksek riskli sistemik sklerozisli olgularda kombine femoral siyatik sinir bloðun alternatif bir anestezi tekniði olabileceðini düþünüyoruz.

Scleroderma is a multisystemic disease of unknown etiology. The systemic disturbances cause difficulties in anesthesia practice. We present a successfully combined sciatic femoral block performed in a multisystemic scleroderma case who was planned for foot amputation. Combined sciatic-femoral block was planned for the patient, for whom left foot amputation was decided by the Orthopedics Department, with related physical weakness, probable difficult airway, and accompanying cardiac and pulmonary diseases. Following the required preoperative evaluation, sciatic and femoral block was performed with a total 15 ml volume consisting of 3 ml levobupivacaine 7.5% and 1 ml lidocaine 2% added to 11 ml NaCl 0.09% subsequently. Additional analgesic treatment was not required perioperatively, and the patient was hemodynamically stable. Tramadol infusion was applied with Patient Controlled Analgesia device at the 8th hour. The patient was discharged on the postoperative 10th day. We think that in high-risk severe cachectic systemic scleroderma cases, general anesthesia and central blocks are contraindicated. If gastrointestinal and cardiac involvements are present, as in our case, combined femoral-sciatic block may be considered as an alternative anesthetic technique.

Abstract | Full Text PDF

Ýntrakraniyal hipotansiyon ortostatik baþ aðrýsý ile ortaya çýkan, orta yaþ bireylerde görülen beyin omurilik sývýsý (BOS) basýncý düþüklüðü ile karakterize, kraniyal manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile pakimenengial-dural kalýnlaþmanýn saptanabildiði bir klinik tablodur. Etyolojik faktörler; lomber ponksiyon, spinal anesteziye sekonder veya spinal travmalar sonrasý BOS sýzmasýna neden olan dural yýrtýlmalar, genel olarak dehidratasyon, üremi, diyabetik koma gibi metabolik tablolar sonucu geliþebilen BOS’un az yapýmý veya fazla geri emilimi ve hiçbir etyolojik faktörün bulunamadýðý idiyopatik grup olarak sýralanabilir. Ayrýca bað dokusu hastalýklarý da spontan dura yýrtýlmalarý sonucunda BOS sýzýntýsý riskini taþýr. Boyun aðrýsý, tinnitus, bulantý kusma ve diplopi baþ aðrýsýna eþlik edebilmektedir. BOS kaçaðý bilgisayarlý tomografi miyelografi, BOS akým MRG’si ve radyonükleid sisternografi gibi görüntüleme yöntemleri ile saptanabilir. BOS bakýsýnda her zaman eþlik eden açýlýþ basýncý yüksekliði yanýnda protein yüksekliði, lenfositoz ve ksantokromi bulunabilir. Tedavi yöntemleri arasýnda öncelikle yatak istirahati, sývý replasmaný, kafein, teofilin ve non-steroid antienflamatuvar ilaçlar kullanýlmaktadýr, ancak genellikle analjezik tedaviye dirençlidir. Özellikle dirençli olgularda giriþimsel olarak epidural salin veya kan yamasý tedavisi uygulanmaktadýr. Bu olguda, Ege Üniversitesi Týp Fakültesi Nöroloji Kliniði’nde intrakranyal hipotansiyon baþ aðrýsý tanýsý konulan hastada algolojik yaklaþýmlarýn sonucunu deðerlendirdik.

Intracranial hypotension is usually seen in middle-aged adults and appears with orthostatic headache. It is characterized by low cerebrospinal fluid (CSF) pressure and pachymeningeal-dural thickening on magnetic resonance imaging (MRI). Lumbar puncture, dural rupture with CSF leakage secondary to spinal anesthesia or spinal traumas, and under-production or over-absorption of CSF due to some metabolic events such as dehydration, uremia and diabetic coma are the main etiologic factors. It is sometimes considered as idiopathic when no etiologic factor is present. In addition, some connective tissue disorders have risk of CSF leakage due to spontaneous dural rupture. Neck pain, tinnitus, nausea and vomiting, and diplopia may accompany headache. 
CSF leakage can be identified by computerized tomography (CT) myelography, CSF-flow MRI, and radionuclide cisternography. Bed rest, fluid resuscitation, caffeine, theophylline, and non-steroidal antiinflammatory drugs (NSAIDs) are important treatment options. In patients resistant to therapy, interventional measures such as epidural saline or blood patch can be applied. In this case report, we evaluated the results of pain treatment options in a patient having headache due to intracranial hypotension who was hospitalized in the Neurology Department of Ege University Hospital.

Abstract | Full Text PDF

Pediatrik hastalarda cerrahi sonrasý devamlý pleksus ve periferik sinir bloklarý daha hýzlý fonksiyonel iyileþme ve uzamýþ analjezi için faydalýdýr. Biz bir pediatrik olguda devamlý mid-femoral siyatik sinir bloðu için kontrollü perinöral kateter yerleþtirilmesini, yeni bir hasta pozisyonu ve uzun aks ultrasonografi görüntüsü ile uygulanabileceðini rapor ettik. Biz çocukta perinöral kateter yerleþtirilmesi sýrasýnda ultrasonografi ile siyatik sinirin uzun aks görüntüsünün etkili bir teknik olduðunu düþünüyoruz.

Continuous plexus and peripheral nerve blocks offer the potential benefits of prolonged analgesia and faster functional recovery after surgery in pediatric patients. We report the feasibility of a new patient position and long-axis nerve scan with ultrasound (US) for controlling perineural catheter placement for continuous mid-femoral sciatic nerve block in a pediatric case. We think that long-axis view of the sciatic nerve with US during placement of perineural catheters in a child is an effective technique.

Abstract | Full Text PDF